Haram malın ikinci bir zimmete intikal etme durumu nedir?

Bildir
Question

Soruyu neden yöneticiye raporladığınızı kısaca belirtin.

Bildir
İptal

Hocam, haram malın intikali hakkında malumat verebilir misiniz?

Answer ( 1 )

  1. Yanıtı neden yöneticiye raporladığınızı kısaca belirtin.

    Bildir
    İptal
    Bu yanıt düzenlendi.

    Haramın ikinci bir zimmete intikali konusu sürekli kafaları meşgul eden, muamele açısından çok merak edilen bir konudur. Öyle ki, bu konuda ifrat ve tefrit açısından kimileri ya vesveseye düşüp şüphe fırtınasına kapılmış ya da ipin ucunu iyice gevşeterek sakıncalı alanın içine düşmüştür. Konu özü itibarıyla bir kimsenin elinde bulunan haram bir mal, para veya menfaatin pazara sürülmesi durumunda bu haram şeylerle alım, satım, ortaklık gibi vesilelerle muameleye karışan kimselerin durumuyla alakalıdır.

    Yani böyle bir haram malı satın alan ikinci kimsenin durumu nedir? Malının tamamı haramdan olan kimselerle muamele caiz midir? Malının çoğunluğu haramdan olan kimselerle muamele caiz midir? Malının çoğu helalden olan kimselerle muamele caiz midir? Malının durumu bilinmeyen veya şüpheli olan kimselerle muamelenin hükmü nedir? Faiz geliriyle hayır yapılabilir mi? Haram maldan elde edilen kazancın hükmü nedir? Haram maldan ikram edenin ikramı kabul edilir mi? Haram maldan alacağın tahsili caiz midir? Miras yoluyla gelen haram bir mal, mirasçılara helal olur mu?

    Malının Tamamı Haramdan Olan Kimselerle Muamele: Genel olarak fakihler malının tamamı haram olanlarla muameleyi caiz görmemişlerdir. Haram olduğu kesin bilinen bir mal alınmaz. Ayrıca haram bir yolla elde edilmiş olduğu bilinen bir paranın sermayede kullanılması haramı onaylamak ve günahın işlenmesine katkı yapmış anlamına gelmektedir. Esasen fasit bir yolla alınan paradan elde edilen kârın temiz olması o işlemi caiz hâle getirmemekte ve o kişinin işlediği günahı ortadan kaldırmamaktadır. Üstelik fasid akdin sistematik hale getirilmesi şöyle dursun bu akdin caiz olmayan bir akid olması sebebiyle izalesi esastır, vaciptir. (Şürunbilali, s. y.no: 00610; Nevevi, ty., s. 9:343; İbn Müflih, 2003, s. 6: 388-391; Asbahi, 1994, s. 6: 198; Gırnati, 1994, s. 7: 336)

    Malının Çoğunluğu Haramdan Olan Kimselerle Muamele: Malının çoğu haram olan kimseyle muamele, bizatihi muameleye konu olan malın haram olduğu bilinmediği için doğrudan haram olmaz ama harama düşme tehlikesi olduğu için tahrimi kerahet vardır. (Hamevî, 1985, s. 1: 193; Tahtavi, 1997, s. 35) Malının çoğu haram olan kimse şayet ikram ettiği veya hediye ettiği malın kendisine helal miras, borç tahsili gibi yollardan intikal ettiğini beyan ederse yani çoğu haram olan malıyla bir ilgisinin olmadığını beyan ederse, bu takdirde almakta beis olmaz. Bizatihi muameleye konu olan malın haram olduğunun bilinmesi durumunda da bu kişiyle yapılacak olan muamele haram olur.

    Malının Çoğu Helalden Olan Kimselerle Muamele: Hanefi mezhebinde, malının çoğu helalden olan kimselerle muamelenin, ikram ve hediyesini kabul etmenin mekruhluğu yanında caiz oluşu öne çıkmaktadır. Zira az da olsa malların haramdan tümden salim olmasının zor olacağını düşünen fakihler, haramın çokluk ve azlığına göre değerlendirme yapmışlardır. (İbn Maze, 1424, s. 5:367) Ancak ihtiyata uygun olanın sakınmak olduğunu ifade edenler de olmuştur. (Ayni, 2007)

    Malının Durumu Bilinmeyen Veya Şüpheli Olan Kimselerle Muamele: Mezhepte konuyla ilgili benimsenen ilkeye göre; malın doğrudan haramdan olduğu bilinmedikçe bu mal üzerinde muamele yapmak caizdir. (Semerkandi, 1386, s. 478) Nitekim İbn Abidin, haramın iki zimmete geçmemesi konusunun bilmeme durumuyla kayıtlı olduğuna dikkat çekmiş, bile bile bunun caiz olmayacağını belirtmiştir. (İbn Abidin, 2000, s. 5:97)

    Faiz Geliriyle Hayır Yapılabilir mi? Dinimizde faiz bütün çeşitleriyle yasaklanmıştır. Dolayısıyla nerede olursaolsun faizli işlem yapan kurumlara para yatırılması ve bu paralardan elde edilen faizin herhangi bir ihtiyaç için kullanılması caiz değildir. Her ne şekilde olursa olsun bankaya yatırılmış olan paralar için tahakkuk eden faiz, karşılığında sevap beklemeksizin, fakirlere veya hayır kurumlarına verilmeli ve yapılan bu faizli işlemden dolayı da tevbe edilmelidir. Tevbenin ilk şartı ise, yapılan günaha bir daha dönmemeye azmetmektir. Faiz getirisini hayır işlerde kullanmak faiz günahını kapatmaz. Hatta hayır işleri için faiz elde etmeye çalışmakta iki büyük günah vardır. Birincisi faiz günahı diğeri ise haram parayla hayır yapmaya niyet etme günahıdır. Öte yandan haram paranın zekâtı da olmaz. Zira zekât helal kazancın arınması için yapılan bir ibadettir. Zaten kendisi haram olan bir kazancı zekât da paklamaya kafi değildir. Bu nedenle haram kazançların tamamı sevap beklemeksizin, fakirlere veya hayır kurumlarına verilmelidir.

    Haram Maldan Elde Edilen Kazancın Hükmü Nedir? Kumar, faiz, içki satışı, rüşvet gibi yollarla kazanç sağlayıp bunlarla geçinen veya kazandıklarını biriktirenlerin bu paralarla helal bir ticaret yapıp yapamayacağını inceleyen fakihler, batıl yolla elde edilen bu tür kazançların mütekavvim olsun olmasın haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu tür kazançlar hakkında yapılması gereken tevbe etmek ve tasadduk yoluyla bu haram kazançtan kurtulmaktır. Ancak başka geliri olmayan bir kimse ise; temiz kazanç elde etmeye başlayana kadar ihtiyaç miktarı bu kirli paradan kullanabilir. Buna göre, bu kimse helal bir yoldan kazanç elde etme imkânı bulursa veya borçlanma yoluyla sermaye elde ederek temiz kazanç imkanı elde edebilirse bu helal olmayan kirli paradan tasaddukla kurtulması doğru olandır.

    Haram Maldan İkram Edenin İkramı Kabul Edilir Mi? Kesin olarak bilmek kaydıyla, kazancının tamamı haram olan bir kimsenin ikramını veya hediyesini kabul etmek caiz değildir. Böyle bir ikramı veya hediyeyi kabul durumunda, bu ikramın veya hediyenin -fitneye veya insani ilişkilerinin bozulmasına sebep olmayacaksa- iade edilmesi veya fakirlere tasadduk edilmesi gerekir. Fitne söz konusu ise, bu durumda yememek kaydıyla idare-i maslahat icabı ikram veya hediye alınıp bilahare fakirlere verilmelidir. Kazancının çoğunluğu haramdan oluştuğu bilinen bir kimsenin ikramı ve hediyesini kabul etmeyi de yine alimlerimiz uygun görmemişlerdir. Ancak kazancının çoğunluğu helal olmakla birlikte bunun içerisinde haram kazancın da olduğu bilinen bir kimsenin ikramı ve hediyesi kabul edilebilir. Bununla birlikte haram, helal hassasiyeti göstermediği için haramdan kazancın normal ve yaygın olduğu bir yerde yapılan ikramın haramdan mı helalden mi olduğu bilinmiyor ise galib durum dikkate alınarak sakınmak isabetli olur. Malının çoğu helal olduğunda veya çoğu haram olsa bile ikram ettiği bir ürünün bizzat helalden olduğu bilindiğinde o kişinin ikramı/hibesi kabul edilebilir.

    Haram Maldan Alacağın Tahsili Caiz midir? Borçlu bir kimse elde ettiği haram malla borcunu ödese bu durumda alacaklının bu durumu bilerek alacağını bu maldan tahsil edip edemeyeceği de hilaf konusu olmuştur. Hanefilerden İmam Muhammed, bu durumda alacaklının kazâen borcunu tahsil edebileceğini ama diyaneten almasının uygun olmadığını ileri sürmüştür. Ancak alacaklı kazâi bir muhakeme sonucu olmuş da hâkim tahakkuk ettirmişse bu durumda geri çevirmez, alır. Eğer hâkim kararı olmadan borçlu öderse, diyaneten bunu geri çevirmesi gerekir. Zira bu bir nevi gasp malı hükmündedir. Gasp için gereken malın sahibine iadesi olup alacaklı böyle bir malın sarf yeri olmaya ehil değildir. (Semerkandi, 1386, s. 381)

    Miras yoluyla gelen haram bir mal, mirasçılara helal olur mu? Bir kimsenin geriye bıraktığı mirasın tamamı; gasp ve hırsızlık gibi yollarla, meşru olmayan şekilde elde edilen sahipli mallardan oluşuyorsa, sahiplerinin bilinmesi halinde kendilerine, kendileri sağ değilse varislerine, sahiplerine ve varislerine ulaşılamaması halinde ise fakirlere veya hayır kurumlarına verilmelidir. Çünkü İslam’a göre, haram yolla elde edilen sahipli malın sahibine verilmesi, bu mümkün değilse varislerine verilmesi, buda mümkün değilse yoksullara verilmesi gerekir. Bunların dışındaki haram yollarla kazanılan ancak kul hakkı bulunmayan para ve mallara gelince; mirasçıların fakir olmaları durumunda söz konusu mirastan yararlanmaları caiz ise de fakir olmayan mirasçıların yararlanmaları caiz değildir. Bu tür para ve malların, fakirlere veya hayır kurumlarına verilmesi gerekir. Bir kimsenin geriye bıraktığı miras; tümüyle haram kazanca dayanmayıp helal ile haram karışık vaziyette bulunur ve bunların birbirlerinden ayırt edilmeleri de mümkün olmazsa, mirasçıların bu tür malları paylaşmaları caizdir. Şu kadar var ki, maddi durumu elverişli olanların bu tür para ve malları almak yerine, fakirlere veya hayır kurumlarına vermeleri takvaya uygun bir davranış olur. (Alauddin, el-Hediyyetu’l-Alâiyye, 197)

    En İyi Yanıt

Yanıt Ekle

Bu soruya yanıt vererek sitenin Hizmet Koşulları ve Gizlilik Politikasını kabul etmiş sayılırsınız.