Zarara zararla karşılık vermek suretiyle hak tahsil etmek caiz mi?
Zarara zararla karşılık vermek suretiyle hak tahsil etmek caiz mi?
Bir kimse birine istemeden eziyet etse eziyet edilende sabır edip güzel dille uyarmak varken bağırıp kalp kırarsa ödeşmiş olurlar mı? Yoksa ahirette hesaba yine çekilirler mi?
URL Kopyala
Zarar vermek suretiyle oluşan mağduriyeti gidermek, adalete olan güveni sağlamlaştıracağı gibi kin ve intikam duygularını da söndürecektir. Zararları telâfi etmek, insanların gönüllerini kazanmak, kırılan kalpleri teskin etmek için de bir yoldur. Hatta küçük ve önemsiz dediğimiz zararlarda bile umursamaz bir tavır takınmak yerine karşı tarafın gönlünü alabilecek her türlü yola başvurulmalıdır. İnsanlara maddî zararlar verilebileceği gibi mânevî zararlar da verilebilmektedir. Maddî zararlar kişinin mal ve bedenine yönelik iken, mânevî zararlar ise kişinin onur, şeref ve saygınlığına yöneliktir. Bu, kimi zaman kişiyi toplum nezdinde küçük düşürücü bir itham, hakaret olabileceği gibi kimi zaman dedikodu ve iftira şeklinde de olabilir.
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ashâbına, “Biliyor musunuz müflis kimdir?” şeklinde sorar. Ashâb, “Bizce müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.” derler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s. a.s.), “Benim ümmetimin müflisi şu kimsedir; kıyamet gününde namaz, oruç ve zekâtla gelir, fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüştür. Bundan dolayı onun iyiliklerinden, hak sahiplerinin her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden iyilikleri tükenirse hak sahiplerinin günahları o kimseye yüklenir, sonra da o kimse cehenneme atılır.” buyurur. (Buhari 6534)
Peygamber Efendimiz (s. a.s.) son tavsiyelerini verdiği Veda Hutbesi’nde insanların malları ve canları gibi namus, şeref ve haysiyetlerinin de kutsal olduğunu bildirmişti. Bu hadisler ışığında düşünüldüğünde, her türlü zararın dünyada veya âhirette mutlaka tazmin edileceği anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) müflis olarak nitelendirdiği kimse, vermiş olduğu zararlardan dolayı karşı tarafın mağduriyetine sebep olan zararı dünyada değil de âhirette tazmin etmiş olan kimsedir. Ancak zarar zararla karşılık vermek suretiyle hak tahsili mümkün olmayıp ayrı bir sorumluluk gerektirir. Nitekim İbn Abbâs’tan (ra) nakledildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Zarar vermek de zarara zararla karşılık vermek de yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17)