Menü

Önceki mezhepte tahakkuk eden bir amel mezhep değiştikten sonra hangi mezhebe göre yapılır?

308 görüntülemeMezhepler Hakkında
0 Yorum

Önceki mezhepte tahakkuk eden bir amel mezhep değiştikten sonra hangi mezhebe göre yapılır?

Şafi mezhebinde olan birinin oruç kazaları vardı, sonradan Hanefi mezhebine geçti. Kazalarını Şafi’ye göre mi tutacak ve fidye verecek, yoksa Hanefi’ye göre mi tutup sadece kaza orucu tutacak?

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 26/07/2024

URL Kopyala
0

Dünyanın muhtelif bölgelerinde yaşayan Müslümanlar dört mezhepten birisine bağlıdırlar. Bir Müslüman hak mezheplerden birisine tâbi olur, ibadet ve muamelelerini o mezhebin hüküm ve içtihadlarına göre sürdürebilir. İçtihatta isabet eden müçtehit iki ecir alır, hata eden ise bir ecir alır. Zira her biri takati nisbetinde hakkı bulmak için gayret eder. İçtihada ehil olmayan avamın takati de mensup bulunduğu mezhebe göre amel etmektir, bunu yapmakla sorumluluk tan kurtulur velevki amel ettiği içtihat hata olsa dahi. Ancak kendi mezhebinin bilgisine sahip olmayan avamın mezhebi; müftüsünün yani fetva danıştığı hocasının mezhebidir, dolayısıyla yaşadıkları ortamda, bulundukları yerde, hangi mezhebin hocası var ve ona sormaktan başka bir imkanı yoksa fetvasını danışarak o hocanın mezhebine göre hareket etmesi gerekir. (Raddul’Muhtar, 4/80)

Yani şayet kişi mensubu olduğunu söylediği mezhebin ilmihalini biliyor ise ona göre hareket eder, bilmiyor ve hocaya danışarak hareket etmesi gerekiyorsa gerçekte o mezhebin mensubu olamamış demektir. Dolayısıyla bulunduğu bölgedeki yaygın olan mezhebin hocalarına danışarak o mezhebe göre amel eder ve bu şekilde mezhep değişimi veya diğer ifadeyle mezhep aidiyeti gerçekleşmiş olur, bunun için gerekli bir merasim de yoktur. Bu şartlarda, kendini Şâfiî mezhebi mensubu olarak nitelendiren bir kimse, dilerse Hanefî mezhebine; Hanefi mezhebi mensubu olarak nitelendiren bir kimse de, isterse Şâfiî mezhebine geçebilir. Ancak bir mezhepten diğer mezhebe geçen kimsenin, ibadet ve muamelelerinin kâmil mânâda olabilmesi için, girdiği mezhebin meselelerini bir yandan da öğrenmesi ve artık ona göre amel etmesi gerekir. Mezhep değiştirmeden önce tahakkuk eden bir ameli de intikal ettiği yeni mezhebe göre yapar. Ancak şüphesiz imkan dahilinde her iki görüşe de riayet ederek amel edilir ise şüphesiz bu ihtiyatlı bir davranış olacaktır.

Örneğin; Ramazan ayında tutulamayan veya başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur’an-ı Kerim’de, “İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.” buyurulmaktadır. (Bakara, 2/184) Bu oruçların, geciktirilmeksizin bir an önce tutulması gerekir çünkü bu bir Allah hakkıdır, kişi ne zaman öleceğini bilemez. Dolayısıyla Hanefî mezhebine göre Ramazan oruçlarının kazası için bir zaman sınırlaması yoksa da mümkün olan ilk fırsatta bu oruçlar tutulması gerekir. (Kâsânî, Bedâî’,II, 104) Buna binaen, bir Ramazan’ın kaza borcu herhangi bir mazeret olmaksızın yerine getirilmeden, sonraki Ramazan gelecek olursa kişi sorumlu olsa da kaza haricinde ayrıca fidye gerekmez. Ancak Şafî mezhebinde ise kaza borcuna ilaveten bir de fidye ödeme yükümlülüğü ortaya çıkar ve Hanefilerin bu hususa riayet etmesi ihtiyatlı bir davranış olur. (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 645)

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 26/07/2024
0
Cevap yaz..