Menü

İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyen kişinin malından alacağı tahsil etmek caiz mi?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
195 görüntülemeBorç Hükümleri
0 Yorum

İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyen kişinin malından alacağı tahsil etmek caiz mi?

Borcunu imkanı varken ödemeyenin borç miktarı malını gasbetmek çalmak caiz mi ?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 31/01/2025

URL Kopyala
0

Bir kimsenin başkasında bir hakkı olsa ve o kişi bunu inkar etse veya ödemekten kaçınsa, mazlum kişi zalimin malından bir şey elde etse, bu maldan hakkını alabilir mi? Fakihlerin cumhuru, bunu yapabileceği görüşündedir. Delil olarak, Ebu Süfyan\’ın karısı Hind bint Utbe\’nin, Ebu Süfyan\’ın kendisine ve çocuklarına yeterli nafaka vermediğinden şikayet etmesi üzerine Peygamber Efendimiz\’in (s.a.s.) ona söylediği şu sözü gösterirler: \”Kendine ve çocuğuna yetecek kadarını örfe uygun şekilde al.\” (Buhari 5049, Müslim 1714) Ancak bu durum borçlunun malının alacaklının eline geçmesi durumundadır, gasp veya hırsızlık yoluyla almak ise caiz değildir.

Hafız İbn Hacer el-Askalani, Fethu\’l-Bari\’de şöyle der: \”Bu hadis, Zafar Meselesi\’ne delil olarak gösterilmiştir. İmam Şafii de bu görüştedir ve hak elde etmenin kadı yoluyla mümkün olmadığı durumlarda, örneğin alacaklısının inkar ettiği veya delili olmadığı durumlarda, cinsinden (alınan malın, alacağının cinsinden olması) bir mal bulunduğunda almanın caiz olduğunu kesin olarak belirtmiştir. Ona göre, cinsinden olmayan (yani alacağının cinsinden olmayan) bir malı bulduğunda ise, alacağı kadarını alabilir, değerini tahmin ederken de haksızlık yapmaz. Ancak câizlik durumu, hırsızlıkla suçlanma gibi bir tehlike olmadığı zaman geçerlidir.\”

İmam Şafii (rahmetullahi aleyh) el-Ümm adlı eserinde (8/428) şöyle der: \”Bir kimsenin, kendisinden hakkını esirgeyen kimseden hakkını alması babı: Hind, Ebu Süfyan\’ın eşiydi ve kocasının emriyle küçük çocuklarının velayetini üstlenmişti. Rasulullah (s.a.s.), Ebu Süfyan\’ın kendisine yeterli nafaka vermediğinden şikayet etmesi üzerine, onun malından kendisine ve çocuğuna yetecek kadarını örfe uygun şekilde almasına izin verdi. Bunun gibi, bir kimsenin de başkasında bir hakkı olsa ve o kişi bunu esirgese, o zaman bu kişi, bulduğu yerde, ağırlığına veya ölçüsüne göre o maldan alabilir. Eğer mislini bulamazsa, değeri kadarını dinar veya dirhem olarak alabilir. Eğer malını da bulamazsa, değerli eşyasını satar ve hakkını elde eder.

Şınkıti (rahmetullahi aleyh) şöyle der: \”Eğer bir kimse sana, malından bir şeyi meşru olmayan bir şekilde alarak zulmederse ve sen bunu ispatlayamazsan, rezil olmaktan ve cezalandırılmaktan güvende olacağın bir şekilde elde edebilirsen, o zaman hakkın kadarını alabilir misin, yoksa alamaz mısın? En sahih ve metinlerin zahirine ve kıyasa en uygun olan görüş, hakkın kadarını almak, fazlasını almamaktır. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: \”O halde, size yapılan haksızlığın misliyle onlara karşılık verin…\” Bu görüşü savunanlar arasında İbn Sirin, İbrahim en-Nehai, Süfyan, Mücahid ve bazı Hanefi alimleri de vardır. (el-Bahrü\’r-Raik\” 7/192, \”el-Fetava el-Hindiyye\” 3/419, \”Haşiyetü\’d-Desuki\” 4/225, \”Tuhfetü\’l-Muhtac\” 10/288)

Alimlerden bir topluluk (ki Malik de onlardandır) bunu caiz görmemiştir. Halil bin İshak el-Maliki de \”Muhtasar\” adlı eserinde, vedia konusunda şöyle demiştir: \”Bir kimse, kendisine zulmeden kimseden, onun gibi bir şey alamaz.\” Bu görüşü savunanlar, şu hadisi delil getirmişlerdir: \”Sana güvenene emanetini iade et, sana ihanet edene de ihanet etme.\” Ancak bu hadis (sahih olduğu varsayılsa bile) delil olarak kullanılamaz. Çünkü hakkı kadarını alıp fazlasını almayan kimse, kendisine ihanet edene ihanet etmiş olmaz. Aksine, kendisine zulmeden kimseden nefsini korumuş olur.\” (\”Edva\’ul-Beyan\” 3/353\’ten özetle)

Sonuç olarak; zafer meselesi\’ne başvurmak üç şeye bağlıdır ki, bunlar şeriatın maksatlarından, kaidelerinden ve alimlerin daha önce zikredilen sözlerinden anlaşılmaktadır. Bu şartlardan birisi eksik olursa, Zafar Meselesi ile amel etmek caiz olmaz:
Birincisi: Hakkından fazla almamak.
İkincisi: Rezil olmaktan ve cezalandırılmaktan güvende olmak.
Üçüncüsü: Elinde delil bulunmaması veya yargılama işlemlerinin kötülüğü, masraflı ve gecikmeli olması nedeniyle hakkına yargı yoluyla ulaşamaması.

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 31/01/2025
0
Cevap yaz..