Farkında olmadan şirke düşme şüphesiyle şirkten korunma duası yapmak uygun mudur?
Farkında olmadan şirke düşme şüphesiyle şirkten korunma duası yapmak uygun mudur?
Merhaba ben küfürden çok korktuğum için kendi kendime bazı durumlarda kelime-i şehadet getirerek dua ediyorum böyle bir şey caiz mi yoksa yanlış mı yapıyorum?
URL Kopyala
Bazı kaynaklarda altı kısım şirkten bahsedilmektedir, onlar sırasıyla şöyledir:
A- ŞİRK-İ İSTİKLÂL: Birden fazla ilâhın varlığını kabul etmek. Mecûsîlerin ve Müşriklerin şirkleri ile Seneviyye (dualistler) buna örnek gösterilebilir.
B- ŞİRK-İ TEB’İZ: Hristiyanların teslis inancında olduğu gibi, Allah’ın bir olduğunu söylemekle birlikte, O’nun ilâhlardan meydana geldiğine inanmak.
C- ŞİRK-İ TAKRİB: Allah’ı yaratıcı olarak kabul etmekle birlikte, O’na yaklaştırır veya şefaatçı olur ümidiyle başka varlıklara tapmak. Mekke müşriklerinin putlara tapmaları gibi.
D- ŞİRK-İ TAKLİD: Başka birini taklid ederek, Allah’tan başkasına tapınmak, ibadet etmek ve onları ilâh olarak tanımak.
Bu dört şubenin kesinlikle küfür olduğu hususunda icmâ hâsıl olmuştur. Bunun dışında “küfür” olup-olmadığı hususunda ihtilâf edilen iki şube daha mevcuttur ki bunların şirk sayılmayıp günah olduğu tercih edilen görüştür. Bunları da şu şekilde izah etmek mümkündür:
ŞİRKÛ’L-AĞRAZ : Herhangi bir mü’min Allah’ın (c.c.) rızası dışında birtakım gayeler gözeterek ibadette bulunursa şirkû’l-ağraz teşekül eder. Rasûl-i Ekrem’in (s.a.s.): “Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan ve tasaddukta bulunan kimse Allah’a (c.c.) şirk koşmuş olur.’ hadis-i şerifi şirkû’l-ağrazı tarif eder. Bu sebeple riya ile ilgili bilgilerin farz-ı ayn olduğu ifade edilmiştir. (İbn-i Abidin, Reddü’l Muhtar Ale’d Dürri’l Muhtar, Mısır,1972, c.1, sh. 29) Tasavvuf büyüklerinden Fudayl b. İyaz’ın: “Halk için ameli terketmek riyâdır. Halk için amel etmek ise şirktir” sözü üzerine iyi düşünmek gerekir. Bugün “Halk bize ne der?” endişesiyle kıvranan insanlar; şirkû’l-ağraz hastalığına tutulmuşlardır.
ŞİRKÛ’L-ESBAB: Üzerinde hassasiyetle durulacak bir şirk çeşidi de şirkû’l-esbab’dır. Bunun mahiyetini Hz. Ebu Bekir Sıddîk’ten (r.a.) rivayet edilen şu hadis-i şeriften öğrenelim: “Şirk sizin aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir.” Hz. Ebu Bekir (r.a.): “Ey Allah’ın Rasûlü! Şirk ancak Allah azze ve celle’den başkasına ibadet etmek değil midir, yahud Allah’la birlikte başkasına tapmak değil midir?” Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): “Allah hayrını versin ey Sıddîk!.. Şirk sizin aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir. Sana onun küçüklerini, büyüklerini yahud küçüğünü giderecek bir şey haber vereyim mi?” Hz: Ebû Bekir (r.a.): “Evet yâ Rasûlellah ” dedi. “Her gün üç defa: “Allah’ım bile bile şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediklerimden de senden af dilerim” dersin. Şirk: “Bana filân ve Allah verdi,” demendir. Denktaşlık ise: “Eğer filân olmasa idi, beni filânca öldürücekti” demendir.” Buyurdular.