Eşler arasında oral ilişkinin hükmü nedir, oral ilişki günah mıdır?
Eşler arasında oral ilişkinin hükmü nedir, oral ilişki günah mıdır?
Evli çiftlerin oral ilişkide bulunmasının mezheplerdeki görüşleri nelerdir?
URL Kopyala
Şüphesiz ki kadının kocasına itaat etmesi en büyük yükümlülüklerinden biridir ve itaat etmesi gereken en mühim hususlardan biri de cinsel ilişkidir. Ancak kadının kocasına itaati mutlak bir itaat değildir, aksine sınırları vardır. Bunlardan biri eşin gücü dahilinde olması ve ona zarar vermemesidir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurdu: ‘Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez’ (Bakara: 286) ve yine şöyle buyurdu: ‘Dinde size hiçbir zorluk yüklemedi’ (Hac: 78) ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: ‘Zarar vermek de yoktur, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.’ (Malik, Ahmed, İbn Mâce rivayet etmiştir) Dolayısıyla koca eşinden haram bir şey veya bedensel veya ruhsal olarak zarar göreceği bir şey isterse, itaat yoktur. Kadının kocasına itaat etmesi gereken cinsel ilişkinin ölçüsü ise maruf (meşru) cinsel ilişkidir. Dolayısıyla fıtratın ve örfün sınırlarının dışında olan ve sağlıklı tabiatların tiksindiği cinsel ilişkilerde eşin itaat etmesi gerekmez. Bu, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) şu sözü gereğincedir: ‘İtaat ancak maruftadır.'”
Bu nedenlerle tercih edilen görüşte oral ilişki harama yakın mekruhtur. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s): ‘Ağızlarınızı ter temiz tutunuz. Çünkü ağızlarınız Kur’an’ın yollarıdır’ buyurmuştur. (Camiüssağir-5319) Fetâvâ-yı Hindiyye’nin kerâhiye bahsinde şöyle denir: Nevâzil’de; “bir adam eşiyle oral ilişki kursa, bu gerçekten çirkin (mekruh) bir iştir” denilmiştir. Özellikle avret bölgesi necaset mahallidir, zaruret olmaksızın necasetin ağız, dudak ve tükürüğe bulaşması günahtır. Nitekim bir hadiste şöyle gelmiştir: “Mü’min bal arısına benzer. Arı; daima temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve “nâzik davrandığı için” konduğu yere zarar vermez, orayı kırıp bozmaz. Düştüğünde ise kırılmaz, bozulmaz.” (Ahmed, II, 199; Hâkim, I, 147; Beyhakî, Şuab, V, 58; Süyûtî, el-Câmi, no: 8147)