Kanama yapan yarık yahut yara olan bölge ister küçük isterse de büyük olsun, meydana gelen kanama yarığın yahut yaranın dışına taşmayıp içerisinde kaldığı sürece abdest bozmaz. Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin, kanlı su ve benzeri bir necis akıntı, çıktığı yeri aşıp etrafa yayılırsa o takdirde abdesti bozar ve aynı zamanda necis hükmünü alır. Yaranın bulunduğu bölgenin içinde kalır ve etrafa yayılmazsa -bir kolaylık olmak üzere- abdesti bozmadığı gibi necis de değildir. Fethulkadir, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu meseleye yer verilmiştir. Bu yaradaki kan kurumadan sıvı halde iken üzerinden akıtılan su da kana bulaşıp aktığı takdirde kan ile aynı hükümleri alır. Yani yarayı taşan bir kan ise üzerinden akan su da necis olur, değilse necis olmaz. Ancak yara kuruyup kabuk bağladığı takdirde üzerinden akan su hiç bir şekilde necis olmaz. Dolayısıyla akıcı kanama olan yaraya temas eden su necis olduğundan, abdest ve guslün sıhhatine engel olup temas etttiği yeri de necis yapar. Bu nedenle bu tür necis akıntılar durduktan veya durmasını sağladıktan sonra abdest ve gusül almak gerekir.