Yanında dine küfredeni uyarmamak küfre rıza sayılır mı?
Yanında dine küfredeni uyarmamak küfre rıza sayılır mı?
Küfre rıza küfürdür kaidesini açıklar mısınız? Yanımızda elfazı küfür söyleyen birini uyarmazsak sadece kalben razı olmazsak küfre düşer miyiz? Uyarmak zorunda mıyız?
URL Kopyala
Ehl-i Sünnet küfre rızayı küfür, zulme rızayı zulüm, günaha rızayı da günah olarak kabul etmiştir. Kim -şer‘î bir gerekçesi olmaksızın- küfre rıza gösterir, onu güzel görür veya onun meşruiyetini kabul ederse kesinlikle Allah’ın dini ile olan tüm bağlarını koparmış ve küfre girmiş olur. Rabbimiz şöyle buyurur: “O, size Kitapta: “Allah’ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacak olandır.” (Nisa, 140)
İslam’ın inkar edlidiği veya alay edildiği bir ortamda bulunan müminin sessiz kalmasının küfür sayılıp sayılmayacağı hususunda alimler ihtilaf etmiştir. Kimisi ayette geçen ”onlar gibi olursunuz” ifadesini küfürde onlar gibi olursunuz, kimi de günah bakımından onlar gibi olursunuz şeklinde izah etmiştir. ilk görüşe göre ikrah altında olmayan bir insan Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı, onlarla istihza edildiği veya onların inkâr edildiği bir mecliste hiçbir tepki vermeksizin oturuyorsa kesinlikle o ortamda söylenenlere rıza gösteriyor demektir. Eğer o işe rızası olmasaydı o meclisi terk eder ve tepkisini ortaya koyardı. Olaya tepki göstermemesi bu işe razı olduğunu gösterir. İslam’da hükümler zahire göre verileceği için böylesi bir kimsenin onların yaptığını kalbi ile kerih gördüğünü iddia etmesi kendisinden kabul edilmez. Bu kimse zahiren küfrü izhar etmiş ve kâfir olmuştur.
İmam Kurtubî der ki: “Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz…” Allah’ın bu buyruğu, kendilerinden bir münker sadır olduğu zaman masiyet işleyenlerden uzak durmanın vacip olduğuna delalet etmektedir. Çünkü onlardan uzak durmayan bir kimse, onların fiillerine razı olmuş demektir. Küfre rıza ise küfürdür. Nitekim yüce Allah: “Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz” diye buyurmaktadır. Eğer onlara tepki gösterme gücü yetmiyorsa, bu ayetin tehdit ettiği kimselerden olmamak için yanlarından kalkıp gitmesi gerekir.” (el-Cami‘ li Ahkâmi’l-Kur’an”, 3/286)
Diğer bazı alimler de ayette geçen “siz de onlar gibi olursunuz” mealindeki ifadeyi şöyle yorumlamışlardır: Buradaki misliyet / onlar gibi olma keyfiyeti, küfür anlamında olmayıp günahkârlık anlamına gelir. Yani kâfirler, ayetlerle alay etmekle ayrıca isyanla günahkar oldukları gibi, siz de lüzumsuz yere onları dinlerseniz, günahkâr olursunuz, demektir. (Taberî, İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri) İslâm’ı kabul etmemiş bulunan kimselerin bir kısmı bunu açıkça ifade ederken diğer kısmı –menfaatleri böyle gerektirdiği için– durumlarını gizler, müminlerin arasında yaşar, sinsice onlara maddî ve mânevî zarar vermeye çalışırlar. Kâfirlerin müminlere verdikleri zararlardan biri de dini inkâr etmek, aleyhinde konuşmak, dinin kurallarını ve dindarları alaya almaktır. Bu inkâr, hakaret ve alay, açık veya kapalı bir şekilde devam ettiği sürece müminlerin vazifesi sükût etmemek, buna rızâ göstermemek, evrensel mânada ahlâkî olmayan bu davranışı engellemektir. Eğer müminlerin gücü böyle bir tepki göstermeye yetmiyorsa bulunduğu meclisi ve beraberliği terketme vazifesi vardır.
Dinin inkâr edildiği, aleyhinde bulunulduğu ve alaya alındığı yerde –bunu engellemeye gücü yetmeyen mümin– oturmayacak, bunları yapanlarla beraberliğini sürdürmeyecek, o yeri ve o kimseleri terkedecek, onlardan uzaklaşacaktır. Çünkü beraberliğin devamında üç önemli zarar vardır: a) Bunu yapanların cüret ve cesaretlerinin artması. b) Böyle bir davranış karşısında tepkisiz kalan müminlerin giderek buna alışmaları, hatta etkilenmeleri; kutsal değerlerine yönelik hassasiyetlerinin zaafa uğraması. c) Güçlerinin yettiği ölçüde tepki göstermedikleri, bu mânada olup bitene razı oldukları için günahkâr olmaları. Nitekim âyette geçen “Aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz” şeklindeki ağır suçlama ve uyarı bir yandan müminlerin bu zararlı sonuçtan kurtulmalarını hedeflerken diğer yandan zâhirde olanı tasvir etmektedir. Çünkü bir mecliste dine hakaret edildiği, mukaddeslerle alay edildiği halde hiçbir kimse tepki göstermiyorsa “orada olanların tamamının kâfir olduğuna” hükmedilebilir, yani burada hiçbir müminin bulunmadığı zannı hâsıl olabilir.