Kadınların devlet reisliği, yöneticilik veya hakimlik yapması caiz midir?
Kadınların devlet reisliği, yöneticilik veya hakimlik yapması caiz midir?
Kadının devlet reisi vb. olması haram mı? Kadınların yönetici olamayacağı ile ilgili hadisler sadece devlet başkanı ile mi sınırlı yoksa kadın hakim de mi olamaz.
Kur’an ve sünnetten deliller; kadının devlet reisliği, hilâfet, bakanlık gibi umumi velâyetleri üstlenmesinin (umuma âit yöneticilik görevlerine getirilmesinin) câiz olmadığına delâlet etmiştir. Bu nedenle kadınlardan devlet reisi ve yöneticisi olamayacağı görüşü kabul edilmiştir.
1. Kur’an-ı Kerim’den deliller:
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah’ın, bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve kendi mallarından harcamalarısebebiyle erkekler, kadınlar üzerinde hâkim ve kollayıcıdırlar.” (Nisâ Sûresi: 34) İmam Kurtubî -Allah ona rahmet etsin- yukarıdaki âyetin tefsirinde şöyle demiştir: “Yani erkekler, onlara (kadınlara) nafaka verirler ve onlara infakta bulunurlar, onları müdafaa ederler. Yine erkekler içerisinde devlet başkanları, emirler ve savaşanlar vardır, kadınlar arasında bunlar yoktur.” (Kurtubî Tefsiri, c: 5, s: 168)
Peygamber Efendimizin ‘sallallahu aleyhi ve sellem’: “İşlerini (idarelerini) yürütmek için bir kadını başlarına geçiren bir topluluk asla felah bulmaz.” (Buhârî, Meğâzî, 82, Fiten, 18; Tirmizî, Fiten, 75; Nesaî, Kudât, 8; Ahmed b. Hanbel, V/43, 51, 38, 47) Sözü gereğince, en büyük hükümranlık (devlet başkanlığı) da erkeklere âittir.” (İbn-i Kesir Tefsiri, c: 1, s: 492)
2. Sünnetten deliller:
Ebu Bekra’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: “Persler (İranlılar), başlarına (ölen kral) Kisra’nın yerine onun kızını kraliçe olarak geçirdikleri haberi Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e ulaştığında O şöyle buyurdu:
-İşlerini (idarelerini) yürütmek için bir kadını başlarına geçiren bir topluluk asla felah bulmaz.”
İmam Şevkânî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
“Bu hadis kadının velâyet ehlinden olmadığına bir delildir. Bir topluluğun onu kendilerine idareci olarak ataması (idareci makamına getirmesi) helal olmaz. Çünkü topluluğun, iflah olamamalarına sebep olacak şeylerden uzak durması gerekir.” (Neylu’l-Evtâr, c: 8, s: 305)
Mâverdî -Allah ona rahmet etsin- bakanlıktan bahsederken şöyle demiştir:
“Peyamberimizin -sallallahu aleyhi ve sellem- bu sözü gereğince kadının bu makama (bakanlığa) getirilmesi câiz değildir. Çünkü bakanlık makamında, talep etme, azim ve kararlılık gibi, kadınlarda zayıf olan önemli hasletler vardır. Ayrıca vazifeye, görüşmelere ve faaliyete başlama gibi kadınlar için sakıncalı olan durumlar da vardır.” (el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, s: 46)
İbn-i Hazm -Allah ona rahmet etsin- hilâfetten bahsederken şöyle demiştir: “Hâlifeliğin kadına câiz olmadığı konusunda âlimlerin hiçbirisi arasında ihtilaf yoktur.” (el-Fasl Fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’l-Nihal, c: 4, s: 129)
Kuveyt menşeli “el-Mevsûatu’l-Fıkhıyye”de şöyle gelmiştir:
“Fakihler, en büyük imâmetin (devlet başkanlığının) şartlarından birisinin, erkeklerle biraraya gelip onlarla içiçe olması ve devlet işlerine kendisini adayabilmesi için devlet başkanının erkek olması gerektiği konusunda ittifak etmişlerdir. Çünkü bu makama (hilâfet makamına), erkeğin tabiatına uygun olan tehlikeli ve zor işler, pek zor sorumluluklar emânet edilir.” (el-Mevsûatu’l-Fıkhıyye, c: 21, s: 270)
Âyetteki hüküm, erkeğin velâyeti ve âiledeki hâkimiyeti konusunda geneldir. Genel başkanlık (devlet başkanlığı) ise bu konuda daha önce gelir. Bu hükmü te’yid eden husus, âyette belirtilen sebeptir ki bu, hükmetmek ve başkanlığa ehil olmak gibi, erkeğin akıl ve görüş bakımından üstün oluşudur. Şüphesiz bu hadis, kadının, umumi emirliğe (başkanlığa) getirilmesinin haram olduğuna delâlet etmektedir. Aynı şekilde kadını bir bölgenin veya beldenin başına getirmek de haramdır. Çünkü bunların hepsi, umumi vasıftır.
Tüm bu delillere ve açıklamalara binaen çoğunluk fakihlere göre, hâkimlikte ve devlet başkanlığı görevinde erkek olmak şarttır. Ancak Hanefilere göre, kadının mâlî davalarda hâkimlik yapması caizdir. Çünkü bu gibi günlük muamelelerde onun şahitliği geçerlidir. Fakat had ve kısas cezasını gerektiren davalarda kadın hâkim görev yapamaz. Bu konuda İbn Cerîr et-Taberî (ö. 310/922) şöyle demiştir: “Kadının her konuda mutlak olarak hakimlik yapması caizdir. Çünkü kadının müftî olması caiz olunca, hâkim olmasının da caiz olması gerekir.” (ez-Zühaylî, VI, 483)
Bununla birlikte toplumun en çirkin olayları, zulüm, haksızlık ve sert anlaşmazlıklar mahkemelerde sergilendiği için erkeğe göre daha nazik, daha ince duygulu bir ruha sahip olan mü’min kadının, fıtratına uygun olan başka meslekleri tercih etmesi maslahata daha uygun olsa gerektir. Kadının bu hassasiyeti valilik ve devlet başkanlığı gibi konularda da geçerlidir. Sonuç itibarıyla kadınların hakimlik yapması bir takım sakıncaları barındırdığı için cumhur alimlerin görüşü daha isabet kazanmaktadır. Nitekim Kazâ görevi tam görüş sahibi olmayı, uyanık bulunmayı, bir de hayat olayları karşısında tecrübe kazanmış olmayı gerektirir. Kadının ise tecrübesinin azlığı ve hayat olaylarının içinde bulunmayışı çok önemlidir. Diğer yandan hâkimin, fakihler, şahitler ve hasımlardan bir takım erkeklerle oturum yapması gerekir. Kadına, fitne korkusu yüzünden erkeklerle oturum yapması ise yasaklanmıştır. Ancak kadınlar arasında cereyan etmiş olan olaylarda kadınların davalarına bakmak gibi bir durum söz konusu ise burada tek sorun erkek şahitleri dinlemek olacaktır.
URL Kopyala