Asrı saadet döneminde pazarda hamallık ücretinin bir müd hurma olduğu rivayet edilir. Bir müd, 542,86 grama denkti. Yani bir hamal, günde 10 kişinin yükünü taşısa, 5 kg buğday veya 30 kg hurma kazanabiliyordu. Yani 5 kg buğday ile yaklaşık 30 kg hurma alınmaktaydı. Hububat ve hurma arasındaki bu tekabüliyet iklim şartlarının ürünlerin fiyatlarını belirleyiciliği konusunda da çarpıcı bir örnektir. Ancak İslâm dini, akitlerde kesin bir kâr haddi koymamış, bunu piyasa şartlarına bırakmıştır. Konuyla ilgili olarak Allâh Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), fiyatlar artmaya başladığında kendisinden bu duruma müdahale etmesi istendiğinde şöyle buyurmuştur:

“Şüphe yok ki, fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allâh’tır. Ben sizden herhangi birinin malına ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle o kimsenin hakkını benden ister olduğu hâlde, Rabbime kavuşmak istemem.” (Ebû Dâvud, h. no: 3450) Fakihler de bundan hareketle kâr haddinin duruma göre fark edebileceğini, bu sebeple de kesin bir takdir yapılamayacağını söylemişlerdir. Bununla birlikte, karaborsacılar piyasaya müdahale ederek halkın zaruri ihtiyaçları sayılabilecek şeylerde aşırı fiyat artışları yaşanırsa, kamu otoritesinin fiyatlara müdahale etme (narh koyma) yetkisi vardır. Aşırı fiyatın tespitinde ise bilirkişilerin belirlemeleri esas alınır.