Menü

İşkence, darb, kesme vb. yapmış olan kafir veya Müslümanın cezası nedir?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
219 görüntülemeCinayet, Kısas ve Diyet (Tazminat)
0 Yorum

İşkence, darb, kesme vb. yapmış olan kafir veya Müslümanın cezası nedir?

İşkence, darb, kesme vb. yapmış kafir veya Müslümanın cezası nedir? Suçluya aynısı mı uygulanır, mağdur affedebilir mi?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 10/12/2024

URL Kopyala
0

Öncelikl; maktulün velisinin, katilin hapisle cezalandırılmasını talep etme hakkı olmadığı gibi yetkili mercilerin katili hapsetmesi ile katilin işlediği cinayetin cezası da yerine gelmiş olmaz. Yakınını kaybeden avam bir insan, çoğu zaman kâmil ve ehl-i fazilet bir insan gibi davranamaz ve katili affedemez, böyle olunca da İslâm ceza hukukunda kısas tatbik edilir. İslâm hukukunda devlet, kasıtlı şekilde öldürülen maktulün velisine “kısas, diyet ve af” olmak üzere üç tercih hakkı sunar. Bu üç tercih bir bakıma insanlar arasındaki kemalât farklılığına bakmaktadır. Avam insan intikam ve öfkesini tatmin için kısas ister, orta seviyedeki biri fidye ile bir nevi affeder, fâzıl ve kâmil kişi ise katili affeder ki Asr-ı saadet’te bunun misalleri vardır. Şimdi ise İslâm hukukunu tatbik edecek bir sistem olmadığı için, insanlar arasında kan davası yoluyla bir adâlet arayışı vardır ki bu da nice haksızlıklara ve cinayetlere sebep olmaktadır. İşkenceye maruz kalıp herhangi bir uzvu telef olan kişi câniden âzâ kısası veya diyet talep etme hakkı olabileceği gibi affetme hakkı da vardır.

İmam Şâfiî, bazı rivayetlere dayanarak yakanın yakılarak kısas edileceği sonucuna varmıştır. İmam Malik misillemenin gerekli olduğunu ileri sürmüş, Mâlikî fukahası ise “bu misillemenin yakma ile de olup olamayacağı” konusunda farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Hanefîler ve Hanbelîlere göre kısas ancak kılıçla olur; işkence ile, yakarak ve başka şekillerde öldürenler de yine kılıçla idam edilir. Aynı şekilde mürtedin idamı da kılıçla boynu vurulmak suretiyle tatbik edilir. Bu içtihadın sahipleri “Ateşle ancak onun Rabbi azab edebilir” mealindeki sahih hadise, Arenîler kıssasında ve benzerlerinde olduğu gibi işkenceyi yasaklayan naslara, bu cezalandırmada haddin aşılması ve zulme kaçılması ihtimalinin bulunduğuna dayanmışlardır. Bir katil düşünün ki, öldürdüğü şahsı ateşe atmış, gözlerini çıkarmış veya parça parça (lime lime) edip öldürmüş olsun, böyle bir cani için aynı misliyle karşılık verilmez zira ateşe atmak ve uzuv parçalamak müsle yapmak İslam’a aykırıdır.

Dinimizin uygun gördüğü kısas işlemi, yaralayıcı alet veya kılıç benzeri kesici aletlerle yapılır. Cinayet davalarında kısasta kılıçla baş kesme usulü, kullanılan yöntem olarak kabul görür. Hatta maktulün velisi katili kesici aletten başka bir metotla öldürmek istese de yöntem aynıdır, bu yüzden yöntemin dışındaki taleplere hâkim geçit vermez, usul neyse o uygulanır. Hakeza yine katilin bir uzvu başka bir kimse tarafından kesilecek olursa yara kapanıncaya kadar hakkında kısas uygulanmaz. Yara kapanmaz ve uzuv telef olursa eşitlik mümkünse aynı uzuv aynı yerden kesilir, mümkün olmazsa uzuv diyeti ödetilir. Birden fazla uzuv telef olması durumunda da her bir uzuv için aynı hüküm uygulanır. Cinayet davalarında usul esastır yani bu demektir ki kısasın usulen kılıçla yerine getirilmesi esastır. Nitekim Allah Rasulü (s.a.s.) bu hususta: ‘Kısas ancak kılıç ile yapılır’ beyan buyurmuşlardır. Ve bu hadis-i şerifte alet olarak zikredilen kılıç ifadesinden maksat kılıç vazifesi ifa edecek kesici alettir, keskin aletin dışında bir usulle icra edilen kısasın dinimizde yeri yoktur.

Ayrıca Tazir; had ve kısas cezası dışında kalan, yani naslarla belirlenmemiş olup takdir ve tayini devletin başında bulunan yetkili Halife’ye bırakılmış bulunan cezalardır. Kur’an ve Sünnet, temel bazı suçlar için zaruri ve sınırlı ölçüde cezaî müeyyide getirmiş olduğundan, genelde dinî ve ahlâkî esasların korunması, hukuk düzeninin ve içtimaî disiplinin ihlâlinin önlenmesi, gerekiyorsa bunu sağlayacak cezaî tedbir ve müeyyidelerin geliştirilip uygulanması, müslüman toplumların kendi devir ve şartları içinde takdir ve tayin edecekleri bir husus olup devlete bu yönde geniş bir görev ve yetki alanı bırakılmıştır. Haddi gerektiren suçların dışında kalan fiillerin ne derece suç olduğu ve hangi tür müeyyide ile cezalandırılacağı İslâm’ın genel ilke ve gayeleri doğrultusunda belirlenir ve uygulanır. İslâm hukukçuları bu grup cezaların ölüm, dayak, hapis, sürgün, kınama, tehdit, nasihat, tazmin ve malî ceza şeklinde verilebileceğini kabul ederler. Ancak hangi suç için hangi cezanın uygulanacağı ve bunun üst sınırının ne olacağı ve tazir yoluyla ölüm cezasının caiz olup olmadığı gibi konularda farklı görüşler vardır.

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 10/12/2024
0
Cevap yaz..