Hulle niyetiyle evlenen kadın yeni kocası tarafından boşansa eski kocasına dönebilir mi?
Hulle niyetiyle evlenen kadın yeni kocası tarafından boşansa eski kocasına dönebilir mi?
Bir kadın kocasına dönmek için hülle niyeti ile bir adamla evlense, arkasından adama ben senle yapamıyorum deyip boşanma talep etse adam onu boşasa, iddet bekleyip eski kocasına dönebilir mi? Dönerse bu evlilik geçerli olur mu?
Üç talâkla boşanan bir kadının bir başkasıyla nikâhlanıp ondan da boşanmadıkça eski kocasına helâl olmayacağını bildiren âyette yer alan “nikâh” kelimesi (el-Bakara 2/230), İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre mücerret nikâh akdini değil fiilî evliliği ifade etmektedir; bu sebeple de helâllik için cinsî münasebet şarttır. Üç talâkla boşanmış bir kadını, boşayan kocasına helâl kılmak niyetiyle veya bu şartla yapılan evliliğin dinî ve hukukî hükmü İslâm hukukçuları arasında geniş tartışmalara yol açmıştır.
Hanefîler bu meselede, evlenecek erkeğin helâl kılma niyeti taşıması ile evlendikten sonra boşama şartı koşularak yapılan evlilikleri ayrı ayrı ele alırlar. Buna göre boşanmış kadınla onu boşayan ilk kocanın herhangi bir şartı olmaksızın evliliğin helâl kılma niyetiyle yapılması halinde bu niyet akdi hukuken etkilemez ve yapılan akid sahih olup bu evlilikte cinsi münasebet bulunması durumunda helâllik gerçekleşir. Boşama şartıyla yapılan evlilik akdinde ise; Ebû Hanîfe ve Züfer’e göre nikâh geçerli, şart geçersizdir; evlilik şarta bağlı olmaksızın devam eder. Diğer bir ifadeyle şart yok hükmünde görüldüğünden yapılan işlem süreklilik amacıyla yapılmış bir evlilik sayılır. Bu tür bir evlilikten sonra kocası tarafından boşanan kadın eski kocasıyla tekrar evlenebilir. Bazı Şâfiîler de bu görüştedir.
Ancak gerek Peygamber Efendimizin (s.a.s.) hadislerinde gerekse ashabın uygulamasında, Kur’ân-ı Kerîm’de ifade edilen şartın (el-Bakara 2/230) yerine getirilebilmesi için ikinci evliliğin hilesiz, muvâzaasız (anlaşma yapmadan), sahih bir şekilde ve evlilik amaçlarına uygun olarak gerçekleşmiş olması hususuna ayrı bir önem atfedilir. Ashaptan Rifâa el-Kurazî karısını boşadığında kadın tekrar ona dönebilmek için Abdurrahman b. Zebîr’e nikâhlanmış, fakat zifafa girmeden Rasûl-i Ekrem’e (s.a.s.) başvurarak eski kocasına dönüp dönemeyeceğini sormuş, Peygamberimiz (s.a.s.) de yeni kocasıyla cinsî ilişkide bulunmadan bunun mümkün olamayacağını söylemiştir. (Buhârî, “Şehâdât”, 3, “Ṭalâḳ”, 4, “Libâs”, 6, 23, “Edeb”, 68; Ebû Dâvûd, “Ṭalâḳ”, 49)
Yine Rasûlullah (s.a.s.), hülle yapanla kendisi için hülle yapılan erkeği Allah’ın lânetine uğramış insanlar olarak ilân etmiş (Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 15; Tirmizî, “Nikâḥ”, 28; Nesâî, “Ṭalâḳ”, 13, “Zînet”, 25; İbn Mâce, “Nikâḥ”, 33) ve hülle yapanı “kiralık teke” olarak nitelendirmiştir. (İbn Mâce, “Nikâḥ”, 33) Hz. Ömer (r.a.) de bu yola başvuranları taşa tutmak suretiyle idam etmekle tehdit etmiş, oğlu Abdullah (r.a.), bu tür bir evliliğin nikâh akdi değil zina fiili olduğunu ve yirmi yıl beraber yaşasalar bile zinakâr sayıldıklarını söylemiştir. Hz. Ali, Abdullah b. Mes‘ûd, Ebû Hüreyre, Câbir b. Abdullah, Ukbe b. Âmir, Abdullah b. Abbas da bu görüşe katılmış ve kadının kocasına helâl olmayacağını belirtmişlerdir. Abdullah b. Abbas bunun Allah’ı aldatmaya kalkışmak olduğunu söylemiştir. Hz. Ömer (r.a.) böyle bir evlilikten sonra boşamaya izin vermeyerek evliliğin devamına hükmetmiştir.
URL Kopyala