Menü

Hadislerde geçen bazı hayvanları öldürme izninin sınırları nedir?

354 görüntülemeHayvanlar Hakkında

Hadislerde geçen bazı hayvanları öldürme izninin sınırları nedir?

Bazı hadislerde geçen bazı hayvanları öldürme emri ve izni sadece evimizde bahçemizde gördüğümüzde mi geçerli, yoksa ormanda sahrada her yerde geçerli mi?

Hayvanları insanların hizmetine veren ve çeşitli şekillerde onlardan faydalanılmasını helâl kılan Allah Teâlâ buna karşılık hayvanlara merhamet ve şefkat gösterilmesini emreder. Peygamber’imizin (s.a.s.), “Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 58) meâlindeki hadisiyle insanları hayvanlara karşı iyi davranmaya yönlendirdiği ve aç veya susuz bırakılmaları, dövülmeleri, yavrularının alınması, yarışma düzenlenerek dövüştürülmeleri, güçlerini aşan ölçüde yük taşıtılması gibi kötü muamele yapılmasına şahit olunca müdahalede bulunarak ilgilileri uyardığı görülmektedir. Zaman zaman geçmiş ümmetlerin iyi ve kötü davranışlarından örnekler anlatan Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), günahkâr bir kişinin çok susamış bir köpeğe zor şartlar altında su temin ettiği için Allah tarafından bağışlandığını (Buhârî, “Şirb”, 9; “Meẓâlim”, 23; Müslim, “Selâm”, 153, 154, 155), bir kediyi hapsederek açlıktan ve susuzluktan ölmesine yol açan bir kadının da bu yüzden cehennemlik olduğunu (Buhârî, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 16; Müslim, “Selâm”, 151-152; “Tevbe”, 25) haber vermektedir. Yine Rasûlullah (s.a.s.), bir deveye binen Hz. Âişe’ye (r.a.) hayvana şefkat ve merhametle davranmasını tavsiye etmiş (Müslim, “Birr”, 79; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 10), kendisini görünce inleyen bir devenin yanına gidip başını okşadıktan sonra sahibini, “Senin eline verdiği bu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Hayvan bana, senin onu aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikâyet etti” diyerek azarlamıştır. (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 44) Açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deve görünce de, “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkun” buyurmuş (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 44), sağım sırasında koyunların memelerinin incinmemesi ve çizilmemesi için sağıcıların tırnaklarını kesmelerini istemiştir. (Abdülhay el-Kettânî, II, 369)

Ayrıca Peygamber’imizin (s.a.s.), yavruları alındığı için ıstırap içinde kanat çırpan bir kuşu görünce bunu yapanları uyardığı ve yavruların geri verilmesini emrettiği (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 112), canlı hayvanın bağlanıp hedef haline getirilmesini ve ona atış yapılmasını yasakladığı, hatta bazı rivayetlere göre böyle yapanları lânetlediği (Buhârî, “Ẕebâʾiḥ”, 25; Müslim, “Ṣayd”, 58-60), bindiği deveye bedduada bulunan bir kadının hayvandan aşağı indirilmesini istediği (Müslim, “Birr”, 80) ve böylece hayvanlara hakaret edilmesini dahi hoş karşılamadığı, onların özellikle başlarına vurularak dövülmelerini, yüzlerine damga basılmasını (Müslim, “Libâs”, 106-112), hayvanlar arasında güreş ve dövüş tertiplenmesini (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 51; Tirmizî, “Cihâd”, 30), etlerini yeme niyeti olmaksızın sırf zevk için avlanmalarını (Nesâî, “Eḍâḥî”, 42; İbn Hibbân, VII, 557) yasakladığı bilinmektedir. Hz. Ömer’in (r.a.), devesine gücünün üzerinde yük yükleyen bir kişiyi cezalandırdığı, bir devenin palan sürtmesinden meydana gelen yarasına elini sürüp, “Senin başına gelen şeyden de sorguya çekilmekten korkarım” dediği, Ömer b. Abdülazîz’in, hayvanlara ağır gem ve koşum takımı vurulmaması, nodulla dürtülmemesi, develere 600 rıtıldan (yaklaşık 230 kg.) fazla yük yüklenmemesi hususunda görevlilere tâlimat gönderdiği rivayet edilir. (Abdülhay el-Kettânî, II, 369)

İslâm hukukçuları hayvanların canlarını acıtacak şekilde dövülmesini, aç bırakılmasını, güçlerinin üstündeki işlerde çalıştırılmasını suç kabul etmişler ve bunları yapanlara müdahale etmeyi muhtesiplerin görevleri arasında saymışlardır. (Mâverdî, s. 337) Onlara göre hayvanların hayatlarının devamını sağlamak Allah’a karşı yerine getirilmesi gereken bir görevdir. İnsanı sahibi bulunduğu hayvanın bakımından sorumlu tutan hukukçular bu konuda kusuru görülenlerin ikaz edileceğini, bunun etkili olmaması halinde kişinin hayvanı satmaya veya eti yenen türden ise kesmeye zorlanacağını söylerler. Hayvanın verimini kaybetmesi halinde de aynı hüküm geçerli sayılmış, eti yenmeyen türden ise sırf bu sebeple itlâfı câiz görülmeyip sahibinin ona bakmakla yükümlü bulunduğu vurgulanmıştır. Sahibi belli olduğu halde kendisine ulaşılamaması durumunda hayvanın bakımı devletçe sağlanır ve yapılan harcamalar daha sonra sahibinden alınır. Sahipsiz ve güç durumda kalmış hayvanların bakımı ve beslenmesi için vakıflar kurulduğu bilinmektedir. (Çataltepe, s. 55-56) Hayvanların iğdiş edilmeleri ise tartışmalıdır; bu işlem bazı fakihler tarafından eziyet telakki edilip yasaklanırken bazı âlimlerce faydaları göz önünde tutularak câiz görülmüştür. Öte yandan İslâm âlimleri hayvanların bir kısmının zararlı olmasını dikkate alarak ve Peygamber’imizden (s.a.s.) yılan, akrep, delice kuşu, fare ve saldırgan köpeğin ihramlı iken dahi öldürülebileceğine dair rivayet edilen hadisin (Buhârî, “Cezâʾü’ṣ-ṣayd”, 7) kapsamını genişleterek insanların malına veya canına zarar veren bütün hayvanların öldürülebileceği sonucuna varmışlardır.

Ancak bu manadaki hadisler mutlak olarak düşünülmemelidir. İnsana zarar verme durumu söz konusu olduğunda öldürülür. Dışarda zarar verme ihtimali olmayan hayvanları keyfi olarak öldürmemek caiz değildir. Evde veya bahçede insana zarar vermesi muhtemel olan yılan, akrep ve benzeri zararlı hayvanlar öldürülür, ancak dağda insanlardan uzakta zarar verme ihtimali olmayan hayvanları sebepsiz yere öldürmek caiz olmaz. İnsana zarar verecek canlılarla karşılaşıldığında onların öldürülmesinde bir günah yoktur. Ancak onları öldürmek için yöneldiğinizde sizden kaçmışlarsa onların ardına düşerek onları öldürmeye çalışmamak gerekir. Ayrıca zararlı hayvanları öldürürken bunu güzel bir şekilde yapmaya gayret edilmesi gerekir. Nitekim bir vuruşta öldürmek en güzelidir çünkü bir vuruşta öldürmede canlıya acı çektirmek azdır. Bu nedenle öldürürken can çekiştirmemeye özen göstermek gerekir.

Ayrıca dinimizde, kendisinden faydalanmak veya zararından korunmak için, kara ve deniz hayvanlarını avlamak helâl kılınmıştır. Ancak avcılıkta aşırıya gitmek, yemek kastı olmadan sırf zevk ve eğlence için hayvan öldürmek caiz değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.s.); Haksız yere bir serçeyi öldürenden Cenab-ı Hak kıyamet gününde hesap soracaktır” buyurmuştur. (Nesâi, “Dahâyâ”, 43) Ayrıca, hayvanları yavrulama dönemlerinde avlamak da caiz değildir. Masum hayvanları, zevklerini tatmin amacıyla öldürenler; insafsız avcılardır. Nitekim İbn Hacer der ki: “Kişi bu avla herhangi bir faydayı kast etmediği zaman, bu av onun için haram olur. Çünkü böylesi bir av, haksız yere bir canı yok etmek suretiyle yeryüzünde bozgunculuk çıkarma kapsamındadır. (Fethu’l-Bârî, 9/602) Şu halde, kendisinden faydalanmak veya zararından korunmak amacı olmadan, sırf zevk için avlanmak İslâm’da câiz görülmemiştir.

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 11/08/2024

URL Kopyala
0
Cevap yaz..