Erkek bir hoca kadın cemaate vaaz verebilir mi?
Erkek bir hoca kadın cemaate vaaz verebilir mi?
Bir erkek hoca kadın cemaate vaaz verebilir mi, verebilirse hangi şartlara riayet edilmesi gerekir?
URL Kopyala
İslâm’da kadının sosyal hayata katılması belli kurallar dâhilinde caizdir. Aynı şekilde erkeklerin de belli kurallara uyması şarttır. Dolayısıyla sosyal hayatta uyulması gereken kurallar her iki tarafı da içine almaktadır. Fakat kadınların gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak daha narin ve kırılgan olmaları, sosyal hayattaki kadın erkek ilişkilerinde genellikle incinen taraf olmalarına neden olmaktadır. Bundan dolayı Kur’ân, özellikle kadınların incitilmemelerine yönelik tedbirler almış ve bu yönde daha net kurallar koymuştur. Örneğin; “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, vücutlarını örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir” (el-Ahzâb 33/59) âyeti, tesettürün aslında kadınları koruyan ve yücelten bir emir olduğunu açıkça belirtmektedir.
İslâm, kadın erkek ilişkilerinde takvâyı öne çıkarmak suretiyle insanın sağlıklı bir psikolojiye sahip olmasını istemiştir. Bunun için insanın iç dünyasını güzelleştiren iyi düşünceleri emretmiş ve kötü düşünceler beslemesini de yasaklamıştır. Kur’ân, bakışların neden olacağı manevî yıkımı engellemek için önce erkeklerden başlayarak mü’minleri uyarmaktadır: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” (en-Nûr 24/30) Bu âyetin hemen devamında kadınlara hitap ederek; “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar …” (en-Nûr 24/31) buyurulmuştur. Bu nedenle farklı cinslerin ihtiyaç halinde birbirine şehvetsiz bakması caiz, şehvet ile bakması veya şehvete sebep olacak görüntüye bakması ve böyle bir sesi dinlemesi haramdır. Kadının varlığını hissetmek dahi erkeğin içinde ona karşı hissiyat oluşmasına sebep olabiliyor. Bu nedenle tesettürlü bir kadına dahi şehvet ile bakmak haram kabul edilmiştir. Aynı şekilde kadının da erkeğe karşı hissiyat oluşacak şekilde bakması caiz değildir.
İslâm’da şer‘an sakıncalı sonuçlara götürmesi muhtemel bazı durumlar, günaha giden yolları kapatmak amacıyla yasaklanabilir. Kadınların yabancı erkekler ile gayri ciddi konuşması, çeşitli günahlara kapı aralayabilecek ortamların oluşmasına neden olabilir. Kur’ân, günaha sebep olabilecek bu ortamların oluşmadan önüne geçmek için müslüman kadınları Peygamber Efendimizin (s.a.s.) hanımları şahsında uyarmıştır: “Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin” (el-Ahzâb 33/32). Bu âyetlerin nâzil olduğu toplum, Peygamberimizin (s.a.s.) eğittiği ve Allah’ın kendilerinden razı olduğu insanlığın en seçkin toplumudur. Ne var ki insanları yaratan Allah, tatlı, yumuşak ve ince edalı kadın sesinin erkekleri etkileyebileceğini, ayrıca Peygamber’in (s.a.s.) hanımı da olsa herhangi bir kadına karşı kötü niyet besleyebilecek insanların her zamanda ve her toplumda olabileceğini bildirmektedir. Bu nedenle tahrik edici sebeplerin tamamen ortadan kaldırılması gerekmektedir ki pisliklerden temizlenmek mümkün olsun.
Erkek bir hoca kadınlara sohbet, vaaz verebilir mi meselesine gelince; Ebû Said el-Hudrî (r.a.) rivayet ediyor: Bir kadın Rasulullaha (s.a.s.) gelerek şöyle dedi: “Ya Rasulallah! Sohbetinizi dinlemek için erkeklerden bize fırsat kalmıyor. Her zaman huzurunuzda onlar bulunuyor, öğreniyorlar. Müsait zamanınızdan bize de bir gün ayırın, o gün gelelim, Allah’ın size bildirdiğinden bize öğretin.” Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.) “Falan günde, falan yerde toplanın.” buyurarak sohbet için belli bir gün ayırdı. Rasulullah (s.a.s.) belirlenen günde hanımların bulunduğu yere geldi ve Allah’ın kendisine öğrettiğinden kadınlara anlattı ve şöyle buyurdu: “İçinizden hiçbir kadın yoktur ki, çocuklarından üç tanesini kendinden önce âhirete göndersin de, onlar kendisi ile cehennem arasında bir engel olmasın.” Onlardan bir kadın, “İki çocuk da öyle değil mi?” diye sordu. Rasulullah (s.a.s.) iki defa tekrarlayarak “İkisi için de öyledir.” buyurdu. (Buharî, İ’tisâm:9; İlim: 35) Hadisin şerhinde Peygamberimize (s.a.s.) müracaat eden kadının Esmâ binti Yezid olduğu rivayet edilir. (Umdetü’l-Karî, 25: 48)
Fethü’l-Bârî’de yer aldığına göre, Ebû Hüreyre böyle bir hadisenin başka bir zamanda da cereyan ettiğini ve Rasulullahın (s.a.s.), “Falan hanımın evinde toplanın.” dediğini beyan ederek, Rasulullahın (s.a.s.) oraya gidip, hanımlarla sohbet ettiğini bildirir. (Fethü’l-Bârî, 1: 158) İbni Hacer, bu hadis-i şerifin açıklamasında ayrıca şu hükme de dikkat çeker: “Bu hadis, sahabi kadınların dinlerini öğrenmek için gösterdikleri hırsı ve ciddiyeti gösterdiği gibi, hanımlara dini meseleleri öğretmek için belli bir zaman tayin etmenin caiz olduğunu gösterir.” Bu hadisten çıkan hükmü Bedrüddin Aynî İmam Nevevî’den naklen şöyle ifade eder: “Bu hadisten, hanımlara vaaz ve nasihat etmenin, onlara âhireti hatırlatmanın, İslâmî hükümleri anlatmanın ve sadakaya teşvik etmenin müstehap olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bütün bunlar yerine getirilirken gerek konuşanda, gerekse dinleyende kalbini fesada sürükleyecek durumların, fitneye düşme endişesi ve benzeri menfi hallerin ortaya çıkmaması gerekmektedir.” (Umdetü’l-Karî, 2: 124)
Hadis-i şeriflerden açıkça görüleceği gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gerek mescitte, gerekse mescidin dışındaki mekânlarda, hattâ bir hanımın evinde toplanan sahabi hanımlara İslâmı tebliğ etmiş, sorularına cevap vermiş; açıklanması istenen mevzularda izahlarda bulunmuştur. Bu toplu halde olduğu gibi, ferdî olarak da bazan kendi evlerinde, bazan mescitte, bazı zamanlarda da değişik zemin ve yerlerde hanım sahabilerin dinî ihtiyaçlarını karşılayıcı bilgiler vermişlerdir. Burada gözden uzak tutulmaması, dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken mesele, İmam Nevevî’nin üzerinde durduğu gibi bu çeşit tebliğ, irşad, eğitim ve öğretimde fitne, fesat ve benzeri şekilde kişiyi dolayısıyla harama iten hallere meydan verilmemesidir. Bu husus çarşı, pazar, cadde sokak ve yolculuklarda olduğu gibi, bu gibi zeminlerde de önemlidir. Yani gerek erkek, gerekse kadın şehevî bakışlardan sorumludur; bunun için gözünü ve kalbini kontrol altına almalıdır. Bu mânada hizmetler yapılırken konuşmacı ile dinleyici hanımların çok yakın mesafede yüzyüze gelmesine meydan vermemelidir. Çünkü böyle bir durumda, konuşmacı ve dinleyici bakışlarını kontrol etmekte zorlanacaklardır. Bunun için geniş ve müsait mekânları tercih etmeli, mahzurlu hallere yol açıcı hareketlere engel olmalıdır. Bunun için vaaz eden hocanın başı öne eğik veya gözü kapalı olmalı, gerekirse genç erkek hocalar perde arkasından kadınlara vaaz etmelidir.