Devletin izin vermediği kişilerin engelli aracı kullanması caiz mi?
Devletin izin vermediği kişilerin engelli aracı kullanması caiz mi?
Hocam babamın engelli aracı var ve benim sürmemi devlet yasaklıyor. Benim bu arabayı babamın izniyle ikimizin kullanması caiz mi?
URL Kopyala
Ulul’emre (yöneticilere) itaati emreden ayeti celile de (Nisâ, 4/59): “İtaat ediniz” emri tekrarlanmadan “ülü’l-emre de…” denilmesi, bunların itaat yükümlülüğü bakımından Allah Teâlâ ve Rasûlü (s.a.s.) gibi olmadıklarına, emirleri meşrû (Allah ve Rasulünün tâlimatına uygun) olmadıkça kendilerine itaat edilmeyeceğine işaret etmektedir. “Hiçbir mahlûka, Allah emrine uymadığı takdirde itaat edilemez”, “Ancak mâruf (meşrû) olan emre itaat edilir”, “Allah’a itaatsizlik sayılan emre itaat edilmez” meâlindeki hadisler bu kaideyi açıkça ifade etmektedir.
Ayet-i celilede ki ifadeden anlaşıldığı gibi, müminlerin kendilerinden olan idarecilere Allah’ın emirleri ile çelişmediği sürece itaat edilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ancak bununla birlikte şeriat ahkamının tatbik edilmediği bir devlette yaşayan bir müminin, şer’i ahkama taalluk etmeyip sosyal düzenin sağlanması için gerekli olan ve Allah’ın emirleri ile çelişmeyen hususlarda devletin kurallarına uyması gerekir. Nitekim emredilen şey kamu düzenini sağlamak için yapılması gerekli olan bir vazife ise her vatandaşın bu duyarlığı göstermesi gerekir. Fakat genel anlamda bir itaat sorumluluğundan ziyade, ancak istenen şeyin durumuna göre itaat hakkında bir hüküm verilebilir.
%90’ın altında engel sahibi bireyler araçlarını kendileri kullanmak zorundadır. Aracın tertibatlı veya otomatik vitesli olması ile ilgili bir ayrım göz edilmez. Rapor oranı %90 ve üzeri olan engelli bireylerin araçlarını ise eş, çocukları, kardeşleri, yakın akrabaları ve onlar için çalışan birinin kullanması mümkündür. Bu yasaklama maksadının neticesi; araç kaza geçirdiğinde sigortanın ödeme yapmaması veya izinli olmayan kişinin kullandığının tespit edilmesi durumunda ceza kesilmesi gibi durumlara maruz kalmaktır. Dolayısıyla yetkili makamların koymuş olduğu kurallar gerekli İslami hassasiyetlere uygun ise riayet etmelidir. Aksi halde dinen bağlayıcı olmasa da kanunen mahrumiyet ve cezai işlemi gerektirebilmektedir.