Burun kanamasının şifası için akan kan ile hastanın alnına Fatiha yazmak caiz midir?
Burun kanamasının şifası için akan kan ile hastanın alnına Fatiha yazmak caiz midir?
Bazı fıkıh kitaplarında mesela şifa tedavi için sidik gibi necis bir şeyle alına Fatiha Suresi yazmak caizdir gibi acayip bir şey gördüm. Bu bilgi doğru mu aslı var mı, küfür değil mi?
Kur’ân-ı Kerim, bir hidâyet ve şifâ menbaıdır. O, kalpler, bedenler ve rûhlar için en mühim devadır. Beşerî tıb ile ilâhî tıbbı, bedenlerin tıbbıyla ruhların tıbbını, yeryüzüne âit deva ile semâvî devayı cem etmiştir. Ancak onun şifâsı, daha çok rûhânî hastalıklar içindir. Bununla birlikte maddî hekimliğin, bütün gayretlere rağmen tedâvisinde âciz kaldığı nice cismânî hastalıklara karşı da Kur’ân’ın şifâ bahşeden hususiyetleri, ehli tarafından öteden beri müşâhede edilegelmiştir. (Râzî, XXI, 29; Elmalılı, V, 3195, [İsrâ 17/82]) Yezîd bin Ebî Ubeyd (r.a.) şöyle anlatır: “Seleme bin Ekvâ’nın (r.a.) bacağında bir darbe izi gördüm ve: “‒Ey Ebû Müslim, bu darbe de nedir?” diye sordum. Seleme (r.a.) şu cevâbı verdi: “–Bu bana Hayber günü isabet eden bir darbedir. O zaman insanlar: «–Seleme vuruldu» dediler. Hemen Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.s.) yanına vardım. Yaraya üç defâ nefes ettiler, üflediler. O andan şu vakte kadar buramda hiç rahatsızlık hissetmedim.” (Buhârî, Meğâzî, 38; Ebû Dâvûd, Tıb, 19/3894) Rasûlullah (s.a.s.), göz değmesi, yani nazar için de okunmasını emretmiştir. Nitekim Ümm-i Seleme vâlidemizin odasında yüzünde sarılık eseri bulunan bir kız çocuğu görünce: “–Bu kızcağıza okutunuz, buna nazar değmiş” buyurmuştur. (Buhârî, Tıb, 35)
Hanefî fakihlerinden el-Kâsânî şöyle der: “Dayanılmaz açlık sırasında murdar ölmüş hayvan eti yemek, helal içeceğin olmadığı bir anda susuzluktan ölüm tehlikesini ve boğazına takılan lokmayı gidermek için şarap içmek nasıl caiz ise, şifa vereceği kesin olarak bilindiği takdirde haram yiyecek ve içeceklerle tedavi de caizdir. Hanefilere göre şifa vereceği kesin olarak bilinen haramla tedavi, başka mubah bir alternatif olmaması durumunda caizdir, şifa olduğu bilinmiyorsa veya başka mubah bir alternatif varsa caiz değildir. Bir hastalığın tedavisi için, helâl maddelerden elde edilmiş bir ilaç henüz üretilmemiş ya da üretilen bu ilaca ulaşma imkanı yok ise, haram olan bir maddenin veya bundan üretilen bir ilacın, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen dindar bir doktor tarafından tavsiye edilmesi halinde, kullanılmasında dinen bir sakınca yoktur. Çünkü “Zaruretler yasakları mubah kılar”[1] Zaruret ortadan kalkar ve helal başka maddelerden yapılan ilaçlar bulunursa, o zaman helal olanları kullanmak gerekir. Çünkü “Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur.”[2]
Müzmin burun kanaması olan hastanın tedavisi amacıyla, şifası için burnundan akan kan ile alnına ve burnuna Fatiha yazmanın caiz olacağı belirtilmiş. Fakat idrar sorunu olan hastaya idrar ile yazılmasının caiz olup olmadığı konusunun Hanefi kaynaklarında belirtilmediği ifade edilmiştir. (Muhitul’Burhani, 5/315) Yukarıda belirtildiği üzere başka hiçbir alternatif kalmaması durumunda ve şifa vesilesi olduğu tecrübeyle tespit edilmiş olması şartıyla haramla tedaviyi Hanefi mezhebi caiz görmektedir, bu meselede aynı kabilden değerlendirilmiştir. Şüphesiz Kur’an’ı tahkir kastıyla yapıldığı takdirde kişinin küfre girmesine sebep olan bir davranış şeklinde değerlendirilir. Ancak şifa kastı ile ve ifade edildiği üzere son çare olarak başvurulan bir uygulama olur ise ve gerekli şartlar da oluşur ise bu uygulama caiz görülmüştür.
Kaynakça:
[1] Mecelle, md. 21
[2] Mecelle, md. 22
URL Kopyala