Bazı namaz vakitlerinin bulunmadığı kutup bölgelerinde namazların hükmü nedir?
Bazı namaz vakitlerinin bulunmadığı kutup bölgelerinde namazların hükmü nedir?
Ben Belçika’da yaşıyorum, burada yaza mahsus olmak üzere yatsı ile imsakın arası 2 saate kadar düşünce bu namaz vakitlerini sabitliyorlar, bu doğru mudur?
Yatsı gibi bazı namaz vakitlerinin girmediği bölgelerde namazın hükmü hakkında iki görüş vardır:
a) Vakit, namazın bir şartı olduğu gibi, farz olmasının da sebebidir. Bu yüzden bir yerde, namaz vakitlerinden biri veya ikisi gerçekleşmezse, o vakitlere ait namazlar, o yer halkına farz olmamış olur. Meselâ, bazı yerlerde, yılın bir mevsiminde daha batı ufkundaki kızıllık kaybolmadan, sabahın ikinci fecri doğarak sabah namazının vakti girmektedir. Artık bu gibi yerlerde yatsı namazı düşmüş olur. Bu konuda, abdest organlarından bir veya ikisini kaybeden kimsenin bu organları yıkama yükümlülüğünün düşmesine kıyas yapılarak, namazın da düşeceğine fetva verilmiştir.
b) Araştırıcı bazı fakihlere göre, bu gibi yerlerdeki Müslümanlar da beş vakit namazla yükümlüdürler. Bulundukları yerde bu namazlardan herhangi birinin vakti gerçekleşmezse, o beldeye en yakın olup, beş vakit namazın vakitleri tam olarak gerçekleşen beldenin vakitlerine göre, takdir ederek namazları edaya çalışırlar. Her ne kadar vakit, namazın bir şartı ve bir sebebi ise de, namazın asıl sebebi Allah’ın emri oluşudur. Bu yüzden bütün müslümanlar, bu beş vakit namazı kılmakla yükümlüdürler.
Bunun delili, Nevvâs İbn Sem’ân el-Kilâbî (r.a)’den nakledilen Deccal hadisidir. Nevvâs anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Deccal’la ilgili bilgi verirken, onun yeryüzünde ne kadar süre kalacağını sormamız üzerine şu cevabı verdi: “Kırk gün kalacak, fakat bu sürenin ilk günü bir yıl, ikinci günü bir ay, üçüncü günü Cuma günü gibi olacak ve geri kalan günleri sizin normal günleriniz gibi olacaktır.” Bunun üzerine biz dedik ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bir yıl uzunluğunda olan bir gün içinde, bize bir gün ve bir gecenin namazı yeterli olacak mı?” Şöyle buyurdu: “Hayır, fakat o günün miktarını takdir ediniz.” (1) Bunun anlamı; “bulunduğunuz enlem ve boylama göre günlük namaz vakitlerini belirleme yoluna gidiniz” demektir.
Güneşin uzun süre doğmadığı veya batmadığı kutup bölgeleri ve yakınlarında, uzay yolculuklarında, yukarıdaki esaslara göre amel edilir. Bu gibi yerlerde yaşayan Müslümanların, oruç ve zekatları konusunda da bu şekilde bir takdir uygun düşer. (2) İmam Şâfi de bu konuda “takdir etme” görüşünü benimsemiştir, ihtiyata uygun olan da budur. İslâm âlimleri umumiyetle (45) arz dâiresindeki saatlerin (vakitlerin) (90) derecede yâni kutuplarda muteber olduğunu açıklar. (45) derece ile (90) derece arasındaki bölgelerde güneşe değil, saate göre hareket edilir. Namaz için böyle olduğu gibi, oruç v.s. için de böyledir. Bu mevzuu etraflıca inceleyen “kaynaklarıyla İslâm Hukuku”nda ise nihaî hüküm şöyle verilmektedir: Altı ay gece, altı ay gündüzün devam ettiği ülkelerde normal vakitleri (yâni gece ile gündüzü) bulunan en yakın -45 enlemdeki- ülkelerin saatleri uygulanarak namaz ve oruç ibadeti yerine getirilir.
Dipnotlar:
1) Ebû Dâvud, Melâhim, 14, H. No: 4321; Müslim, Fiten, H. No: 2137; Tirmizî, Fiten, H. No: 2241, İbn Mâce, Fiten, H. No: 4075, 4077.
2) Mehmed Zihni, Nimet-i İslâm, İstanbul, 1976, s. 130; Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul 1985, s. 117.
URL Kopyala