Menü

Zaman, mekân veya şahıslarla kayıtlanmış olan adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
855 görüntülemeAdak Bahsi

Zaman, mekân veya şahıslarla kayıtlanmış olan adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?

Herhangi bir şarta bağlanmamış olan mutlak adaklar, adak yapıldığı andan itibaren gerekli hâle gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi gerekir. Fakat şarta bağlanan adaklar ise, o şartın gerçekleşmesi hâlinde yerine getirilmesi gerekir. “Şu işim olursa kurban keseceğim veya üç gün oruç tutacağım yada şu kadar namaz kılacağım” örneklerinde olduğu gibi şarta bağlanan adaklar, şart gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersiz olur ve yapılan ibadet nafile sayılır. Şart gerçekleştikten sonra yeniden eda edilmesi gerekir.[1]

Yerine getirilmesi şarta değil de gelecekteki bir zamana bağlanmış olan adaklar, zaman kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için, önceden yapılması da vaktinde yapılması gibi geçerli kabul edilir.[2]

Fakat İmam Muhammed, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise; sadaka gibi malî ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz ve oruç gibi bedenî ibadetler konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür, dolayısıyla vakit kaydı bağlayıcı olur.[3]

Sonuç olarak; adak bir tür ibadet olduğundan ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda vakte riayet edilmesi daha uygun olur.

Vakti belirlenmeyen adaklar ise; biran evvel yerine getirilmesi evlâ olmakla birlikte, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirse zimmetten düşer, ancak yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir.[4]

Adaklarda mekân şartı bağlayıcı değildir, bir yerde yapılması kayıtlanan adak başka bir yerde de yerine getirilebilir. Bir mescitte kılınması adanan namazın başka bir mescitte kılınması sahih olacağı gibi, zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma isteğidir ki bu da mekanla kayıtlanmaz. Tavaf ve diğer vazifelerinin hususî mekanlara tahsis edildiği hac ve umre ibadeti hariç, mekânın herhangi bir işin ibadet olup olmamasında bir etkisi yoktur. Buna göre hac veya umre yapmak adanması durumunda bu ibadetler kendilerine ait hususî mekanlarda yerine getirilirler.[5]

Bazı İslam âlimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekânla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’nın belirlenmesine riayet edilmesi ihtiyatlı olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı olmaz.[6]

Adanan ibadet kendi cinsi ile yerine getirilmelidir, şu kadar namaz kılmayı adadım diyerek adakta bulunan bir kimse, bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını yerine getirmiş olmaz.[7] Ancak adadığı bir ibadetin halefi bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan âciz olursa, o ibadetin halefini (onun yerine geçecek başka bir ibadet) yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder. Sadaka vermeyi adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların kendisini ya da kıymetini verebilir.[8]

Sadaka türünden adaklarda; sadakanın ciheti (verileceği fakir) ile verilecek paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. “Elimdeki şu parayı şu fakire vermeyi adadım” diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir fakire verse, adak yerine gelmiş olur.[9]

 


Kaynakça:

[1] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 524-525
[2] Kâsânî, Bedâi‘, V, 93
[3] Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 479
[4] Kâsânî, Bedâi‘, V, 94
[5] Kâsânî, Bedâi‘, V, 93
[6] Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 474-475; Behûtî, Keşşâf, IX, 3181
[7] Kâsânî, Bedâi‘, V, 92
[8] İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 504
[9] el-Fetâva’l-Hindiyye, II, 74; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 525

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 14/08/2024

URL Kopyala
0
Cevap yaz..