Menü

Türkiye Darul’Harp midir, Darul’İslam mıdır, buna göre faiz ve fasit işlemlerin hükmü nedir?

76 görüntülemeDevlet ve Halk İlişkileri
0 Yorum

Türkiye Darul’Harp midir, Darul’İslam mıdır, buna göre faiz ve fasit işlemlerin hükmü nedir?

Türkiye Dar’ül harp sayılır mı ve harbi kurumlarla (faizli bankalar, faizli fonlar, katılım endeksine uyumsuz TR ve diğer memleket hisseleri) ticari muamelelerde bulunmak caiz midir?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi

URL Kopyala
0

Bu soru, Hanefî fıkhının en ihtilaflı ve hassas konularından ikisini bir araya getiriyor. Cevap da doğrudan Hanefî mezhebinin temel kitaplarına (Mebsût, Bedâiu’s-Sanâi’ gibi) dayanarak ve ihtilaflı noktaları belirterek verilmelidir.
​1. Türkiye Dâru’l-Harp midir? (Hanefî Fıkhına Göre)
​Hanefî fıkıh alimleri, bir ülkenin Dâru’l-İslâm’dan Dâru’l-Harp’e dönüşmesi için üç temel şartın gerçekleşmesini öne sürmüşlerdir.
​İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye Göre Dâru’l-Harp Şartları
​İmam-ı Âzam’a göre bir beldenin Dâru’l-İslâm’dan Dâru’l-Harp’e dönüşmesi için bu üç şartın hep birlikte gerçekleşmesi gerekir:
​Küfür Ahkâmının İcrası (Küfrün Hükümlerinin Uygulanması): Ülkede küfür ahkâmının tamamiyle, açıkça icra edilmesi ve İslâm ahkâmının tamamen kaldırılmış olması gerekir. (Bu şartta Hanefîler arasında bile görüş ayrılıkları vardır; bazıları sadece bir hükmün bile icrası Dâru’l-İslâm kalması için yeterli der.)
​Dâru’l-Harp’e Bitişik Olmak: Beldenin Dâru’l-Harp’e (Müslüman olmayan ülkeye) bitişik olması ve arada Müslüman bir engelleyici beldenin bulunmaması.
​Müslümanların Emniyetinin Kalkması (Eman): Beldede yaşayan Müslümanların ve zımmîlerin, ilk emanları (güvenceleri) üzere kalmaması, yani dinî ve dünyevî işlerini yürütmede emniyet içinde olmaması.
​ Türkiye’nin Durumu Hakkında Hanefî Alimlerin Yaklaşımı
​Günümüzde, Hanefî fıkıh alimleri arasında Türkiye’nin Dâru’l-İslâm mı yoksa Dâru’l-Harp mi olduğu konusunda iki ana yaklaşım bulunmaktadır:
​Dâru’l-İslâm Görüşü: Bu görüşü savunanlar, İmam-ı Âzam’ın şartlarına odaklanarak, Türkiye’de Müslümanların can ve mal emniyetinin (eman) olduğunu ve dini vecibelerin (Cuma, Bayram namazları, cami vb.) icrasının serbestçe devam ettiğini belirtirler. Bu sebeple, üç şartın tamamı gerçekleşmediği için Türkiye Dâru’l-İslâm olarak kalır.
​Kaynak Temeli: İmam-ı Âzam’ın üç şartının beraber gerçekleşmesi gerektiği kaidesi.
​Dâru’l-Harp Görüşü (İmameyn ve Bazı Sonraki Fakihler): İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (İmameyn) başta olmak üzere bazı fıkıhçılar, sadece küfür ahkâmının zuhuruyla (açıkça uygulanmasıyla) bir beldenin Dâru’l-Harp’e dönüşeceğini savunurlar. Türkiye’de seküler hukukun hâkim olması ve İslâm hukukunun temel yasa olarak uygulanmaması nedeniyle bu görüşü benimseyenler, ülkeyi Dâru’l-Harp olarak nitelendirirler.
​Kaynak Temeli: Hanefî fıkıh kitaplarında geçen İmameyn’in (Ebû Yûsuf ve Muhammed) kıyasa dayalı görüşü.
​2. Dâru’l-Harp’te Faiz ve Fâsit Muamelelerin Hükmü
​Bir yerin Dâru’l-Harp olduğu kabul edildiğinde, Hanefî mezhebinde meşhur olan görüşe göre, Müslüman ile harbî (o ülkenin gayrimüslim vatandaşı) arasında yapılan faizli veya fâsit (bozuk) muamelelerin hükmü farklılaşır.
​İmam-ı Âzam ve İmam Muhammed’e Göre Hüküm
​İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’in (r.h.) meşhur görüşüne göre:
​”Dâru’l-Harp’te Müslüman ile harbî arasında faiz cereyan etmez.”
​Kaynak: Bu hüküm, genellikle “Lâ ribâ beyne’l-Müslim ve’l-Harbiyy fî Dâri’l-Harb” (Dâru’l-Harp’te Müslüman ile harbî arasında faiz yoktur) rivayetine ve Hanefî fıkıh kitaplarından Serahsî’nin el-Mebsût’u ile Kâsânî’nin Bedâiu’s-Sanâi’ gibi eserlerdeki kıyasa dayanır.
​ Faiz Almak: Müslümanın, harbîden (gayrimüslimden) faiz alması caizdir. Gerekçe, harbînin malının Müslüman için dokunulmaz olmamasıdır (eğer Dâru’l-Harp ise). Bu, harbînin malının ihanet etmeksizin karşılıklı rıza ile (faiz, kumar hariç bahisle) Müslümanın mülkiyetine geçirilmesini meşru kılar.
​Faiz Vermek: Müslümanın, harbîye faiz vermesi de, gönül rızasıyla olduğu için, bu görüşe göre caizdir. Ancak bazı fıkıhçılar bu cevazı Müslümanın kâr etmesi şartına bağlamışlardır. Yani Müslümanın faizi alması caiz, vermesi ise ihtilaflıdır.
​Önemli Not: Bu Hanefî görüşü, yalnızca Müslüman ile Dâru’l-Harp vatandaşı harbî arasında geçerlidir. İki Müslüman arasında veya Müslüman ile Dâru’l-İslâm vatandaşı arasında, nerede olursa olsun, faiz kesinlikle haramdır.
​İmam Ebû Yûsuf’a Göre Hüküm
​İmam Ebû Yûsuf ise bu konuda diğer üç mezhep (Şafi, Maliki, Hanbeli gibi düşünerek, faizi haram kılan Kur’an ayetlerinin ve Hadislerin mutlak olduğunu, yani Dâru’l-Harp ile sınırlandırılamayacağını belirtir.
​Hüküm: Dâru’l-Harp’te dahi faiz haramdır ve tercih edilen fetva da budur.
​Delil: Faiz yasağını bildiren Kur’an ayetleri (Bakara Sûresi, 275-276. ayetler) ve Hadisler, mekân ayrımı yapmamıştır.

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi
0
Toplam 1 cevaptan 1 tanesi gösteriliyor. Diğer cevapları görmek için tıklayın.
Cevap yaz..