Safta ayakların yanındaki kişinin ayakları ile temas etmesi yönündeki rivayet sahih midir?
Safta ayakların yanındaki kişinin ayakları ile temas etmesi yönündeki rivayet sahih midir?
Hz. Enes, Peygamberimiz (a.s.m)’in safları düzgün tutmamız konusunda gösterdiği hassasiyetini belirtikten sonra şöyle der:
“(Resulullah’ın bu emirlerinden sonra) ben bizzat şunu müşahede etmiştim ki, birimiz omzunu arkadaşının / yanındakinin omzuna, ayaklarını da onun ayaklarına bitiştiriyordu.”(bk. Buharî, Ezan, 76; Neylu’l-Evtar, 3/187). Değerli hocam Hanefi uleması bu hadisi nasıl anlamışlar? Ayakları safta bulunan kardeşimizin ayağına bitiştirmek sünnetmi? Teşekkür ederim
URL Kopyala
Namazda ayakların durumuyla ilgili olarak Hanefî mezhebinin kaynaklarında “dört parmak” kaydının zikredildiği doğrudur. el-Aynî bunun müstehap olduğunu belirtmiştir. İbnu’l-Hümâm, namaz kılan kimsenin kıyamda ayaklarının arasındaki açıklığın dört parmak miktarı olmasının uygun olacağını söyledikten sonra, İmam et-Tahâvî’nin, bu görüşün sahih olduğunu belirttiğini vurgular. (el-Aynî, Şerhu Süneni Ebî Dâvud, III, 354; İbnu’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, I, 258)
Ebû Dâvûd rivayetinde, saftaki cemaatin hem omuzlarını, hem dizlerini, hem de topuklarını birbirlerine bitiştirdikleri zikredilmektedir. Böyle bir durumun bütün namaz boyunca nasıl mümkün olabileceğini düşünmek gerekir. el-Keşmîrî, omuzlarla birlikte ayakların da birbirine bitiştirilmesinin zorlu bir alıştırma aşamasından sonra bile mümkün olamayacağını vurgulamıştır. Buna bir de “dizlerin” birbirine bitiştirilmesini eklediğimizde gerçekten hayli zor bir durumla karşılaşacağımız kesin. Öyleyse Ebû Dâvûd rivayetinde anlatılan durumu, cemaatin, namaza başlamadan evvel safta düz bir çizgide, aralarda en küçük boşluk bırakmaksızın ve tam bir intizam halinde bulunmak için dikkat ettiği bir husus olarak anlamak –Allahu a’lem– en doğrusudur.
Netice olarak kıyamda ayakların arasındaki açıklığın miktarı, namazın sıhhatine herhangi bir şekilde tesiri olmayan bir uygulama olarak görülmeli ve aynı safta ilahî huzura durmuş olan mü’minler bu mesele sebebiyle birbirlerini kınamak gibi bir yanlışa düşmemelidirler. Hatta namazın sıhhatine şu veya bu şekilde tesir etmeyen bu gibi durumlarda farklı uygulamaları/mezhepleri benimsemiş olan mü’minler, zaman zaman diğer mezheplerin tercihleriyle de amel etmelidirler. Zira böylece hem Efendimiz (s.a.s.)’den veya Sahabe’den sadır olmuş farklı uygulamalarla amel etmenin sevabını almış, hem de farklı mezheplere mensup mü’minler arasındaki ülfet ve muhabbeti artıran, farklı mezheplere vücut veren rahmet-i ilahiyyenin tecellisine mazhar oluruz.