İslâm’a göre şirket kurma yani ortaklık nasıl olmalıdır?
İslâm’a göre şirket kurma yani ortaklık nasıl olmalıdır?
İslâm’da şirketler mal, iş ve kredi (itibar) şirketi olmak üzere üç kısma ayrılır:
Mal Ortaklığı: Ortaklar belli miktarda sermaye koyarak bununla yapacakları ticaretten elde edecekleri kârı paylaşmak üzere mal ortaklığı kurabilirler. Sermayeler ve kâr oranı eşit ya da birbirinden farklı oranda olabilir.
İş Ortaklığı: Ortaklar mal yerine sanat ve mesleklerini ortaya koyarak birlikte iş alabilir, ortaklaşa iş yapma taahhütlerinde bulunabilir, elde edilecek kârı da anlaşma oranlarına göre paylaşırlar.
Kredi ve İtibar Ortaklığı: İki ve daha çok kişi sermayesiz olarak yalnız itibarlarıyla, yani ödünç para kullanarak veya veresiye mal alıp satmak suretiyle kâr elde etmek ve bunu aralarında paylaşmak üzere ortaklık kurabilirler.
İslâmın ortaklık anlayışında kâr, prensip olarak yaygın bir cüz şeklinde belirlenir. %10, %20, %50 gibi. Ancak ana paranın yüzdesi üzerinden kâr belirlenmesi câiz değildir. Çünkü bu, henüz ortaya çıkmamış bir kârı belirlemek anlamına gelir ki buda mümkün değildir. Kâr oranı, sermaye oranına göre olmak zorunda da değildir, lakin zarar ise sermaye oranına göre olmak zorundadır. Bazı kitaplarda bu konu ile alakalı Hazreti Ali’nin şöyle söylediği nakledilir: “Kâr, ortakların serbestçe belirledikleri şartlara göre paylaşılır. Zararın tazmini ise, sermaye oranlarına göre olur.”[1]
Hanefî mezhebinde; şirkette çalışan ortağın maaş alması câiz olmadığından, çalışan ortak eşit sermaye koyan diğer ortaklardan daha fazla kâr alabilir. Yine kredi şirketinde borcun fazlasını tazmin etmeyi kabul eden ortak, diğerlerinden fazla kâra hak kazanabilir.
Ayrıca, bir taraftan emek diğer taraftan sermaye ile kurulan bir ortaklık şekli vardır ki, buna mudarabe ortaklığı denir. Sermaye sahibi sermayesini, ticarette çalıştırmak üzere bir kişiye verir ve sonucunda doğabilecek kârı aralarında anlaştıkları oranda taksim ederler. Şayet zarar olursa da, sermaye sahibi sermayesinden, emek sahibi de emeğinden zarar etmiş olur.
Kaynakça:
[1] Zeylaî, Nasbu’r-Râye, Kitâbu’ş-şerike; c. 3, s. 475
URL Kopyala