Menü

Günümüzde zina suçunun ikrarı, ifşası, ispatı ve cezası nasıl olmalıdır?

253 görüntülemeCeza Hukuku
0 Yorum

Günümüzde zina suçunun ikrarı, ifşası, ispatı ve cezası nasıl olmalıdır?

Kur’an’ı Kerim de zina eden kadınlara uygulanması gereken bir ceza ifadesi var. Bunun dışında siyer de zina eden bir insan Peygamberimizin (s.a.s.) yanına gelince “Git ve Allah’ın örtüsüyle örtün” ifadesiyle tövbeye yönlendirildiğini görüyoruz. Günümüz koşullarında bunu nasıl değerlendirmeliyiz. Gözümüzle görmediğimiz ama dolaylı şeyler bildiğimiz zina suçu için nasıl bir yol izlenmeli diyebiliriz? Günümüzde İslami bir mahkeme olmadığı için cezalandırma yapılması doğru mu?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 18/11/2025

URL Kopyala
0

İslam hukukunun (fıkıh) ceza hükümleri (hudûd) ile bireysel tövbe ve örtme (setr) ahlakı arasındaki dengeyi anlamak için ayetleri, Sünneti (Siyer) ve günümüz koşullarını bir arada değerlendirmek gerekir.
​1. Kur’an’daki Hüküm ve Cezanın Amacı
​Kur’an-ı Kerim, zina suçu için açıkça had cezasını (celde/sopa) emreder:
​”Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın hükmünü uygulamada onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir grup da onların cezalandırılmasına şahit olsun.” (Nur Suresi, 24:2)
​Bu ayet, İslami bir devletin veya mahkemenin var olduğu ve ceza uygulama şartlarının (dört şahit vb.) yerine geldiği durumlarda uygulanacak kamu cezasını (hadd) ifade eder.
​Amacı: Cezanın amacı bireysel intikam değil, toplumun ahlakını korumak, suçu caydırmak ve kamusal düzeni (nizam-ı âlem) sağlamaktır.
​2. Siyer’deki Setr (Örtme) Prensibi ve Tövbe
​Zikrettiğiniz siyer olayları, İslam hukukunda ceza uygulamaktan çok, örtmeyi (setr) ve tövbeyi teşvik etmenin ne kadar temel bir ahlaki ilke olduğunu gösterir.
​Maiz Olayı: Zina ettiğini itiraf eden Maiz’e (r.a.) ve benzeri durumlarda Peygamberimiz’in (s.a.s.) öncelikle yüz çevirmesi, tövbeyi önermesi ve itiraf etmemesi yönünde dolaylı telkinlerde bulunması meşhurdur. Peygamberimiz (s.a.s.) ona: “Git de Allah’ın örtüsüyle örtün,” demiştir.
​Setr’in Önemi:
​Bireysel Düzeyde: Bir müminin kendi günahını ifşa etmeyip, Allah ile arasına alması ve samimi tövbe etmesi en faziletli yoldur.
​Toplumsal Düzeyde: Bir Müslümanın, başkasının ayıbını/günahını görmezden gelmesi, araştırmaması ve ifşa etmemesi (tecessüsü yasaklaması) İslami toplum ahlakının temelidir.
​Bu, İslam hukukunun ceza uygulamasını son çare olarak gördüğünü ve cezadan önce bireysel ve gizli tövbenin teşvik edildiğini gösterir. Ceza (had) ise ancak suçun toplumsal alanda alenileşmesi ve şahitlik şartlarının yerine gelmesiyle uygulanır.
​3. Günümüz Koşullarında Değerlendirme
​Günümüz koşullarında, İslami hükümlerin uygulanması noktasında üç temel prensibi ayırt etmek gerekir:
​A. Cezalandırma Yetkisi (Hükm-ü Kadı/Yetkili Mahkeme)
​Günümüzde, bu cezaları uygulayacak meşru ve yetkili bir İslami mahkeme (Kadı) mekanizması bulunmamaktadır.
​Hüküm: Had (kamu cezası) cezaları, yetkisiz kişiler, cemaatler veya bireyler tarafından kesinlikle uygulanamaz. Cezalandırma hakkı, yalnızca meşru otoriteye (İslami devlet/mahkeme) aittir.
​Delil: Bu cezaların amacı kamu düzenini sağlamaktır. Herkesin kendi kafasına göre ceza uygulaması, toplumsal kargaşaya (fitne) yol açar. Bu nedenle, günümüzde bireylerin ceza uygulamaya kalkışması caiz değildir ve şer’i açıdan yetki aşımıdır.
​B. Dolaylı Bilgi ve Şahitlik Şartı
​Sizin bahsettiğiniz “gözle görmediğimiz ama dolaylı şeyler bildiğimiz” durumlar, İslami mahkemede cezanın uygulanması için kesinlikle yeterli değildir.
​Zina Cezası Şartı: Zina haddinin (cezasının) uygulanabilmesi için iki temel şarttan biri gerekir:
​1. Suçun Dört Şahit Tarafından Açıkça Görülmesi: Gözle görme, fiilin gerçekleştiğine dair açık delil olması. “Dolaylı bilgi,” “tahmin,” “dedikodu” veya “karineler (ipuçları)” bu cezanın uygulanması için asla delil sayılmaz.
2. ​Suçlu Tarafından Dört Kez İtiraf Edilmesi: Maiz olayında olduğu gibi.
​Hüküm: Dolaylı bilgilerle (sosyal medya, dedikodu, şüpheli davranışlar) birine zina cezası uygulamak veya bu bilgiyi ifşa etmek büyük bir günahtır. Kişinin mahremiyetini ihlal etmektir ve kazf (zina iftirası) cezasını gerektirebilir.
​C. Setr (Örtme) ve Nasihat Yükümlülüğü
​Günümüz koşullarında bizim yapmamız gereken şudur:
​Setr İlkesini Uygulamak: Gördüğümüz veya dolaylı olarak bildiğimiz şeyleri (zina suçu bile olsa) yaymamalı, ifşa etmemeli ve dedikodusunu yapmamalıyız. Bu, İslami ahlakın en büyük gereğidir.
​Nasihat Etmek: Eğer yakınımız olan ve güvendiğimiz biriyse, birebir, yalnız ve hikmetle, günahın terk edilmesi ve Allah’a tövbe edilmesi yönünde gizlice nasihat edebiliriz.
​Hüküm Koymaktan Kaçınmak: Kimsenin günahı hakkında hüküm koyma, ceza kesme ve o kişiyi toplum içinde damgalama yetkimiz yoktur. Hüküm koyucu ve cezalandırıcı mercii, yüce Allah’tır.
​Sonuç
​Günümüz koşullarında zina haddi cezası:
​Uygulanamaz: Yetkili İslami mahkeme olmadığı için bu ceza herhangi bir kişi/kuruluş tarafından uygulanamaz.
​Delile Dayandırılamaz: “Dolaylı bilgi” had cezası için delil teşkil etmez.
​Bizim görevimiz, Siyer’in bize öğrettiği gibi, bireyleri utandırmak yerine tövbe etmeye yönlendirmek ve ayıp/günahları örtme prensibine sıkı sıkıya bağlı kalmaktır.

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 18/11/2025
0
Toplam 1 cevaptan 1 tanesi gösteriliyor. Diğer cevapları görmek için tıklayın.
Cevap yaz..