Menü

Deyn ve ayn tabirlerinden ne kast edilmektedir?

793 görüntülemeMuamelat Bahsi

Deyn ve ayn tabirlerinden ne kast edilmektedir?

Deyn; sözlükte masdar olarak “ödünç almak, ödünç vermek, emir ve itaat altına almak, ceza veya mükâfatla mukabelede bulunmak”, isim olarak “ödünç, satılan malın bedeli (semen) ve hazırda bulunmayan şey” mânalarına gelir. Terim olarak da kişinin zimmetinde sabit olan borçları ifade eder. Kur’ân-ı Kerîm’de deyn kelimesi beş yerde,[1] hadislerde ise birçok defa terim anlamında kullanılmıştır. Aynı kökten türeyen “borçlanmak” anlamındaki tedâyün masdarı da Kur’an’da bir defa geçmektedir.[2] Buna bağlı olarak alacaklıya dâyin borçluya medîn ve medyûn denir. En geniş kapsamıyla deyni “zimmette sabit olan şey” diye tarif etmek mümkündür. Mecelle’de de[3] bu tanım yapılmış olmakla birlikte daha sonra verilen örneklerde Hanefîler’deki hâkim anlayışa uygun olarak deynin kapsamı daraltılmıştır.

Bu tarife göre zimmette sabit deynin malî-hukukî bir borç olması mümkün olduğu gibi başka bir borç olması da mümkündür. Bu anlamda kişinin ifa etmediği namaz, oruç, hac gibi dinî borçlar da deyn kapsamı içindedir. Nitekim hadiste tutulmayan oruç borcu için deyn kelimesi kullanılmıştır.[4] Deyn kavramının anlaşılmasında zimmetin önemli bir yeri vardır. İslâm hukukçuları zimmeti, içinde borçların bulunduğu itibarî bir mekân olarak tanımlarlar. Bazı hukukçular ise sadece borçların değil hakların da bu itibarî mekân içinde yer aldığını kabul ederler. Buradaki borçtan kastedilen deyn borcudur.

Ayn; lügatte birçok anlamı bulunan ayn kelimesi fıkıhta üç mânada kullanılmıştır.

1) Mevcut, hazır ve belirlenmiş mal. Fıkhın şirket, satım akdi, taksim gibi bölümlerinde ayn, yaygın olarak bu anlamda kullanılmaktadır. Mecelle’nin 159. maddesinde ayn, “Muayyen ve müşahhas olan şeydir” şeklinde tarif edilirken bu mâna kastedilmiştir. Aynı maddede verilen örnekler, aynın bir çeşit mala mahsus bulunmadığını, canlı cansız, ölçülen ve tartılan belirlenmiş mallar ile sayılıp ayrılmış para ve belirlenmiş ticarî eşyayı da ifade ettiğini göstermektedir.

2) Deyn mukabili olan şey. Fıkıhta deyn de bir maldır; ancak hakiki değil hükmî maldır. Hakiki malın belirleyici özelliği, ihtiyaç halinde faydalanılmak üzere biriktirilmesi, yani fiilen muhafaza altına alınmasıdır. Ayn işte bu özelliği taşıyan maldır, deyn ise ancak borçlu tarafından ödendikten, hak sahibinin eline geçtikten sonra biriktirilebilecektir. Bu sebeple hükmî maldır, biriktirme özelliğini fiil halinde değil kuvve halinde taşımaktadır.

3) Faydası bir yana malın kendisi, başka bir deyişle çıplak olarak mal. Bu anlamda daha çok rakabe terimi kullanılmakla beraber ayn da bazı fıkıhçılar tarafından bu mânada ele alınmıştır. Hanbelî fakihi İbn Receb, el-Ḳavâʿid adlı eserinde mülkü taksim ederken “ayn ve menfaat mülkü (mülkiyeti), menfaatsiz ayn mülkiyeti, aynsız menfaat mülkiyeti, menfaatsiz intifâ mülkiyeti” terimlerini kullanmış ve burada ayna rakabe mânası vermiştir.


Kaynakça:

[1] el-Bakara 2/282; en-Nisâ 4/11, 12 (3 defa)
[2] el-Bakara 2/282
[3] md. 158
[4] Buhârî, “Şavm”, 43; Müslim, “Şıyâm”, 154, 155

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 13/08/2024

URL Kopyala
0
Cevap yaz..