Dalında olgunlaşmamış meyvenin satışı caiz midir?
Dalında olgunlaşmamış meyvenin satışı caiz midir?
Tarım ürünlerinin olgunlaşmadan satılması hadis-i şeriflerde yasaklamıştır.[1] Ancak taneli bitkiler veya meyvalar olgunlaştıktan ve büyümesini tamamladıktan sonra, belli bir para karşılığında satılabilir. Peygamber Efendimizin “sallallahu aleyhi ve sellem” olgunlaşmamış (salâhı görülmemiş) meyvenin satışını yasaklayan hadisi ve benzer hadisleri, İslâm hukukçuları tarafından farklı yorumlara tâbi tutulmuş, çoğunluk meyvenin daha dalında gözükmeden satışını,[2] dalında gözüktükten sonra da olgunlaşıncaya kadar dalında kalması şartı koşularak alım satımını câiz görmemiş, olgunlaşmamış meyvenin ise o anda toplanması şartıyla satışını câiz görmüştür.
Hanefîler ve kısmen de Mâlikîler; olgunlaşmamış ziraî mahsulün, olgunlaşıncaya kadar dalında kalması şartı koşulmadan, mutlak olarak satımını câiz görerek, akitten sonra bahçe sahibinin izniyle mahsulü geç toplama yoluyla çözüm aramışlardır. Yine bir sürümde ortaya çıkan ürünlerin çoğu olgunlaşınca tamamının satılabileceği genelde kabul edilmiş, değişik sürümlerde ortaya çıkan ve bir kısmı olgunlaşmış iken bir kısmı henüz ortaya çıkmamış sebze ve meyvenin satışının cevazında ihtilâf edilmiştir.
İslam âlimleri, Peygamber Efendimizin (s.a.s), meyvesi olgunlaşıncaya kadar hurmanın ve aynı zamanda dânesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar da ekinin satışını yasaklamasını gerekçe göstererek henüz olgunlaşmamış, kendisinden insan yiyeceği veya yem olarak yararlanılacak durumda olmayan sebze ve meyvelerin satışını caiz görmemişlerdir.
Fakat insanlar için yiyecek, hayvanlar için de yem olarak kullanılabilecek durumda olan sebze ve meyvelere gelince; bunların henüz olgunlaşmadan satışı, olgunlaşıncaya kadar dalında bırakılması şartı koşulmadığı taktirde caizdir. Zira bu durumdaki sebze ve meyveler, kendilerinden yararlanılan ve değer taşıyan bir mal olarak kabul edilir.[3]
Kaynakça:
[1] Buhârî, Büyû, 82, 83, 85, 87; Müsâkât,17, Müslim, Büyû’, 51-57; Ebû Dâvud, Büyû ; 22; Tirmizî, Büyû’, 22; Ibn Mâce, Ticârât, 32; Mâlik, Muvatta’, Büyû’, 10
[2] Mecelle, md. 205
[3] Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 13
URL Kopyala