Bu durum, İslam hukukunda satılan malda ayıp (kusur) veya sipariş edilen cinsten farklı bir malın teslimi (vasıf/cins muhalefeti) meselesine girer. ​Sipariş edilen malın (sarı elma ağacı) yerine, farklı bir cins (kırmızı elma ağacı) gönderilmesi, malın ayıplı sayılmasından ziyade, sözleşmeye konu olan malın kendisinin teslim edilmemesi durumudur. Ancak, her iki durumda da alıcının muhayyerlik (seçim) hakkı doğar. Alıcının istediği cins veya vasıf (vasfı merğub) yerine başka bir malın gönderilmesi, “farklılık muhayyerliği” (muhayeretü’l-vasf/hılâfü’l-vasf) hükümlerine tabi olur. Ağacın meyvesinin rengi, onun temel vasfı sayılır. ​Ağacın aylar sonra farklı bir meyve vermesiyle ortaya çıkan bu durum, alıcının sözleşmeyi fesh etme (bozma) hakkını doğurur. ​Alıcının durumu fark etmesi aylar sürmüştür (ağaç meyve verdikten sonra). Fıkhen, muhayyerlik hakkı (seçim hakkı), kusurun veya farklılığın ortaya çıktığı anda başlar. Alıcının bu durumu anladıktan sonra hemen (makul bir süre içinde) iade talebinde bulunması gerekir. Aksi takdirde, malı kabul ettiği varsayılır. ​Fıkıh prensiplerine göre, satıcının kusuru (farklı mal göndermesi) nedeniyle sözleşmenin feshedilmesi veya malın iade edilmesi gerektiğinde ortaya çıkan masraflar, kusurlu tarafa (satıcıya) aittir. Satıcı, sattığı malın sözleşmeye uygun olmasını garanti etmekle yükümlüdür. Farklı mal göndermek bu garantiyi ihlal eder. Kusurlu veya ayıplı malın iadesi nedeniyle ortaya çıkan nakliye (kargo) masrafları, satıcının sebep olduğu bir zarar olarak görülür. İslam hukukunda zararın tazmini esastır. Bir zarara sebep olan kişi, o zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Hanefî fıkhında, Ayıp Muhayyerliği (Hıyârü’l-Aybe) ile iade edilen malların nakliye masrafları (hamliye), malı ayıplı teslim eden satıcının sorumluluğundadır. Bu durum, malın ayıplı değil de farklı olduğu durumlarda da geçerlidir, çünkü satıcı sözleşmeye uymayarak alıcıyı zarara sokmuştur.