Menü

Borçlunun ödemeyi geciktirmesi sebebiyle parada oluşan değer kaybı nasıl telafi edilir?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
1.06K görüntülemeBorç Hükümleri
0 Yorum

Borçlunun ödemeyi geciktirmesi sebebiyle parada oluşan değer kaybı nasıl telafi edilir?

Borcu geciktirmek sebebiyle ödenen enflasyon farkı neye göre belirlenir?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 18/11/2024

URL Kopyala
0

Borçlu darlık içerisinde ise bu durumda bilinmelidir ki Allah, kişiye sadece gücü ölçüsünde yük yükler. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Eğer borçlu darlık içerisinde ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek gerekir” (el-Bakara (2), 280) İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyerek alacaklısını oyalayan kimsenin bu davranışı, Müslümanların mallarının birbirine karşı dokunulmazlığı bulunduğu ilkesinin ihlâli anlamına gelmektedir. Bu davranış bir nevi zulüm ve haksızlıktır. Hatta bir çeşit gasptır. Çünkü burada alacaklı, borçlunun kullanıp bitirdiği ya da para kazanmak için yanında tutup alacaklısına vermediği malından yararlanamamaktadır.

Fakihlerin çoğunluğu, altına veya gümüşe endeksli olmayan kağıt, madeni vb. itibari para borçlarının misliyle ödenmesi gerektiğini belirtmiş ve bu paraların değerindeki artma veya azalmayı dikkate almamıştır. (Serahsî, el-Mebsût, 14/30; Sahnûn, el-Müdevvene, 3/52, 4/152-153; Suyûtî, el-Hâvî, 1/116, 117; İbn Kudâme, el-Mugnî, 4/244) Ancak Hanefî fakihlerinden İmam Ebû Yûsuf’a, Mâlikî âlimlerinden Rahûnî’ye ve Hanbelî mezhebinde aktarılan bir görüşe göre ise itibari paraların değerinde artma veya azalma meydana gelmesi durumunda, borcun sabit olduğu tarihteki kıymet esas alınarak ödeme yapılır. (İbn Nüceym, el-Bahr, 6/219; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 4/533-534; Rahûnî, Hâşiye, 5/121; Merdâvî, el-İnsâf, 5/127) Ebû Yûsuf’un bu içtihadı, Hanefî mezhebinde tercih edilen görüş haline gelmiştir. (İbn Nüceym, el-Bahr, 6/219; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 4/533-534)

Borca konu olan itibari paralarda bir değer kaybı meydana gelmesi durumunda borcun sabit olduğu tarihteki değerin esas alınması hakkaniyete daha uygundur. Söz konusu değerin belirlenmesinde öncelikle tarafların karşılıklı rıza ile anlaşmaları tavsiye edilir. Bunun yanında yetkili kurumlarca açıklanan enflasyon oranları da dikkate alınabilir. Başlangıçta Hanefîlerde özellikle Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’un görüşü üzere vadeli bey‘ ve karz gibi araya vade giren herhangi bir işlem münasebetiyle fülûsun değer kaybetmesi durumunda zimmete taalluk eden bedelden başkasının ödenmeyeceği yani zimmetteki borcun mislinin ödenmesi gerektiği benimsenmiştir. Buna göre para miktarı ve cinsinde ne üzerine anlaşma yapılmış ise o verilecektir.

Fakat daha sonra Ebû Yûsuf, ilk görüşünden rücû ederek vadeli satışta akit günündeki kıymetin; borç akdinde ise fülûsun kabzedildiği günkü kıymetin dirheme endeksle hesap edilerek ödenmesi gerektiğini savunmuştur. Yani bu görüşe göre vadeli alışverişte sözleşmenin yapıldığı andaki; borç işleminde ise alacaklıdan borç alındığı zamandaki fülûsun sahip olduğu değer ile ödeme gününe kadar kaybettiği değer dirhemle hesap edilerek aradaki değer kaybı borç alınan asıl miktara eklenerek alacaklı kimseye ödenmelidir. Kaynaklarda müftâ-bih görüşün bu olduğu belirtilmiştir. Ancak bu görüş, akdin kurulmasından sonra borçlanılan felslerdeki değer kaybını kapsamaktadır. Bu sebeple akdin başında değer kaybı olursa diye herhangi bir şart ya da kayıt olmamalı; ancak akit kurulduktan sonra enflasyon olması durumunda buna başvurulmalıdır. Yine borç, kabzedildikten sonra daha önce meydana gelen enflasyon farkı istenmemelidir.

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 18/11/2024
0
Cevap yaz..