Menü

Bir arazide birçok kimsenin hissesi varsa hepsinin rızası gözetilmesi gerekir mi?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
705 görüntülemeKul Hakları

Bir arazide birçok kimsenin hissesi varsa hepsinin rızası gözetilmesi gerekir mi?

Dededen kalma bir arazimiz var fakat bu arazi üzerinde akrabadan 35 kişinin hakkı, hissesi var. Kullanımı senelerdir bize ait, üzerinde evimizde var, arazi üzerindeki fındık, meyve gibi ürünleri diğer hisse sahipleriyle bölüşmemiz gerekir mi, birde bu arazide herhangi bir zarara sebebiyet versek (meyve ve fındık ağacının dalını kırmak gibi) tüm hisse sahiplerinden helallik almalı mıyız?

İştirak halindeki mülkiyet, bir mal üzerinde birden fazla kimse arasında (miras gibi) hukuki bir sebepten doğmuş olan iştiraktır. İştirak halindeki mülkiyette hisseler, muayyen olmadığından her birinin ittifakı olmadan hissedarlar kendi hisselerinde münferiden tasarruf edemezler. Ayrıca bu tür mülkiyette arazilerin küçük parçalara ayrılması ve verimsizleştirilmesini önlemek amacıyla muhayee olarak taksimine de imkan verilmiştir. İştirak halindeki mülkiyette, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecek paylar mevcut değildir. Müşterek mülkiyete konu olan mal veya mallardan bütün hissedarların uzun süre yararlanmasının sorunlara yol açması kuvvetle muhtemel olduğundan bunların rızâen veya mahkeme kararıyla taksim edilmesi en sağlıklı çözüm gibi görünse de bazı durumlarda ortak mülkiyetin devamı zorunlu veya daha yararlı olabilmektedir. Bu sebeple paydaşlardan birinin talebi halinde müşterek mülkteki şüyûun giderilmesine öncelik verilmekle birlikte taksimin mümkün olmadığı veya önemli değer kaybına yol açtığı yahut hiçbir paydaşın taksim talep etmediği durumlarda karşılıklı anlaşma yoluyla ortak mülkten zaman veya mekân bakımından yapılacak paylaşıma göre yararlanılması esası benimsenmiştir. Ortak malın bölünmeye müsait olmaması halinde fakihler zorunlu satış yerine muhayee tercih etmişlerdir.

Aynı cinsten iki değerin, yani menfaatle menfaatin vadeli olarak değişimini konu edinmesi yönüyle Hanefîler mühâyeeyi fıkhî kurallara (kıyas) aykırı bulmakla birlikte konuya ilişkin özel delillere binaen istihsan yoluyla tecviz etmişlerdir. İki kişi arasında müşterek bir araziyi, bir sene biri, bir sene diğeri ekse, keza ortak evde, bir yıl biri, bir yıl diğeri otursa, zamana bağlı muhayee gerçekleşmiş olur. Tarlanın yarısını biri diğer yansını da diğeri ekse, evin bir katında biri, ikinci katında da diğeri otursa mekana bağlı muhayee olur. Ancak ağaçtaki meyveleri bir yıl ortağın birinin, öteki yıl diğerinin alması caiz olmaz. Her yılınkini eşit olarak paylaşmaları gerekir. Meyve bahçesi olup ağaçlar çoksa, belli sayıdaki ağaçların meyvesini ortağın biri, diğer ağaçtakileri de diğeri alamaz. Bilakis hepsinin toplanıp bölüşülmesi gerekir.

Müşterek mâliklerin ortak kararıyla gerçekleşen (iradî) mühâyee yanında Hanefîler’e ve bazı Şâfiîler’e göre taksimi talep edilmemiş veya taksim edilemez nitelikteki müşterek malın kullanımı için anlaşma sağlanamadığı takdirde mahkeme kararıyla da (kazâî, cebrî) mühâyee yapılabilir. Müşterek mülke konu olan mallar birden fazla ve menfaatleri aynı türden ise paydaşlardan birinin istemesi halinde diğerleri mühâyeeye uymak zorundadır; menfaatleri farklı türden ise uymak zorunda değildir. Meselâ iki müşterek evden birinde mâliklerden birinin, diğerinde ötekinin oturmasına karar verilebilir, fakat biri evde oturmaya, diğeri tarlayı işlemeye zorlanamaz. Mühâyeenin türü hakkında anlaşma meydana gelmekle birlikte zaman önceliği veya mekânın tayini konusunda ihtilâf çıkarsa hâkim kuraya başvurur.[1]

Hanefî ve Şâfiîler’e göre paydaşların mühâyee mahalli üzerindeki zilyedliği yed-i emâne sayıldığından kendi kasıt ve kusuru olmaksızın telef olursa tazminle sorumlu tutulmaz. Mâlikîler’in bunu icâre gibi kabul ettikleri dikkate alındığında onların da aynı görüşte olduğu sonucuna varılır. Hanbelîler’e göre ise bu âriyette olduğu gibi yed-i damândır, kusuru olmasa da sorumludur.

 


Kaynakça:

[1] Mecelle, 1180

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 14/08/2024

URL Kopyala
0
Cevap yaz..