Menü

Bilimin gelişip değişmesiyle bazı fıkhi hükümler de değişir mi?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
507 görüntülemeMezhepler Hakkında
0 Yorum

Bilimin gelişip değişmesiyle bazı fıkhi hükümler de değişir mi?

Mesela; kadınların adetinin kaç gün olduğu, hangisinin adet hanginin özür kanı olduğu, büluğ ve menopoz yaşı tesbiti hakkında yeni bilimsel verilerle bunların hükmünün yenilenmesi gerekir mi? Kulak ve özel bölgeden içeri giren sıvı maddenin mideye ulaşmadığı kesin bilinirse oruç bozmaz hükmü verilir mi yoksa eski klasik fıkha bağlı olmak mı gerekir?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 13/12/2024

URL Kopyala
0

Şâtıbî’nin “el-Muvâfakât” isimli eserinde yer alan, “usûl ilmi, Kitap ve Sünnet ile vaz‘ edilen; ‘zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur’(1); ‘hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü çekmez’(2); ‘Allah dinde zorluk dilememiştir’(3); ‘ameller niyetlere göredir’(4) ve benzeri küllî esaslara dayanmaktadır. Bu şer‘î küllî esaslar; ya varlık, yokluk ve üçüncü halin imkânsızlığı gibi aklî ilkelere, ya da şer‘î delillerden elde edilen zarûriyyât, hâciyyât ve tahsîniyyât gibi makâsıd-ı şerîaya dayanmaktadır. Bu bakımdan usûl ilmi zannî değil, kat‘îdir. Eğer usûl-i fıkıh ilminin esaslarından birinin zannî olması mümkün olsaydı, usûl-i dîn ilminin esaslarının da zannî olması gerekirdi ki, bu, âlimlerin ittifakıyla caiz değildir”(5) şeklindeki sözlerinden, usûl ilminin zannî değil kat‘î olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Usûl ilminin, çoğunluğu İslam ülkelerinde faaliyet gösteren fıkıh konseyleri tarafından da hala furu fıkıh üretme mekanizması olarak kabul görmesi de aslında bu ilmin, ictihâd faaliyetleri için temel teşkil ettiğini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu (Türkiye) başta olmak üzere, Mecmeu’l-Fıkhi’l-İslâmî (İslâm İşbirliği Teşkilatı), el-Mecmeu’l-Fıkhiyyi’l-İslâmî (Râbıta), Mecmeu’l-Buhûsi’l- İslâmiyye (Ezher), Dâru’l-İftâi’l-Mısrıyye (Mısır), Mecmeu’l-Fıkhi’l-Hindî (Hindistan), el- Meclisü’l-Ûrubbî li’l-İftâ ve’l-Buhûs (İrlanda), Hey’etü Kibâri’l-Ulemâ ve Lecnetü’d-Dâime li’l-Buhûs ve’l-Fetva (Suudi Arabistan) gibi farklı coğrafyalarda faaliyet gösteren pek çok fıkıh konseyi ve fetva kurulu, Müslümanların çağdaş amelî fıkhî problemlerini çözerken sırasıyla şu iki yöntemi tercih etmektedirler. Bunların ilki, “tahric ictihâdı”; ikincisi ise “istinbât ictihadı”dır. İkinci yöntemin fıkıh usûlünün delil ve istinbat metotları ile fıkhın genel kurallarından yararlanılarak yapıldığı bilindiğine göre, bu tür bir ictihâd için fıkıh usûlünün de devreye alınması doğal olarak kaçınılmaz olmaktadır.

Fetva kurullarının, fıkhî sorunların halli hususunda takip ettikleri usûl ve yöntemlerle ile ilgili olarak yayınladıkları resmi kararlar da bunu desteklemektedir. Örneğin, Mecma’ül-Fıkhi’l-İslâmî ed-Düelî, Ürdün’ün başkenti Amman’da 24-28 Haziran 2006 yılında gerçekleştirdikleri toplantıda aldıkları 152 (1/17) numaralı karar şu şekildedir: “Fetvada İslâm mezheplerinin muayyen metoduna iltizam esastır ve bu usûlden kayıtsız olarak fetva verilemez. Ayrıca Şerîatın kural ve sâbiteleri ile İslâm mezheplerinin istikrâ yöntemiyle ulaştıkları ilke ve kurallardan istiğnâ edilerek, Müslümanları sıkıntıya sokacak fetvalar vermek caiz değildir.”(6)

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde faaliyet yürüten fetva kurulunun, fetva yöntemleri ile ilgili olarak başkanlığın resmî sitesinde yayınlamış oldukları şu açıklamalar da benzer ifadeler içermektedir: “Kurul fetva verirken/soruları cevaplandırırken Kur’an ve Sünnet’in yanında sahabe kavillerinden, icmâ‘ ve müctehit imamların ictihatlarından da yararlanmaktadır. Kur’an’ı doğru ve sağlıklı anlama konusunda Sünnet’in ve Sahabe’nin yol göstericiliğini elzem addeder. Bununla birlikte dinî yaşantımızla ilgili ortaya çıkan yeni durumların ve problemlerin tamamının sadece geleneksel mirasımızdan hareketle her zaman çözülemeyeceği de göz önünde tutulur. Bu durumda dahi Kurul, salt aklı kullanarak çözüm üretmek yerine, Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas eksenli bir çalışma yapmayı tercih eder.”(7)

Öte yandan usûl-i fıkıh ilminin, dış baskılarla şer‘î hükümlerde yapılması muhtemel değişikliklere karşı İslam hukukunun bütünlük ve istikrârını da koruduğu söylenebilir.(8) Ayrıca karşılaşılan güncel fıkıh problemlerinin halli hususunda, usulü fıkhın kuralları ile Şâri‘in şer‘î hükümlerde gözettiği maksatlara riayet edilmeyecek olursa, ictihâd yeti ve yetkisini haiz olmayanların kendi hevalarına göre fetva vermelerine mâni olmanın da imkân ve ihtimali kalmaz. Beşeri hukukta onu getiren insanlar değiştikçe o da onlarla beraber değişmektedir. İlahi hukukta ise, hiçbir zaman değişmeyen hükümler (sabiteler) olmakla birlikte, zaman ve şartların değişmesiyle değişebilen hükümler de vardır. Bu durum Mecelle`de şöyle formüle edilmiştir. “zamanların değişikliğiyle ahkâmın değişikliği inkâr olunamaz.” (Mecelle, Mad, 39)

Kuşkusuz İslam fıkhında değişmeye kapalı alanlar bulunduğu gibi açık alanlar da vardır. Değişime kapalı alanlar, açık nassa dayalı ve içtihada kapalı olan sabit kaidelerdir. Değişime açık alanlar ise içtihada açık, ta`lil edilebilen maslahat-ı amme, zarurat ve hacetlere dayanan esnek kaidelerdir.

Belirli ölçüler dahilinde değişmeye açık olan hükümleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

1-Maslahata bağlı olan hükümler.

2-Özel teşrî getiren (herhangi bir olaya özgü kılınan) hükümler.

3-Ta`lil edilebilen (içtihada açık) hükümler,

4-Vesâil (vesile-araç) türünden hükümler.

5-Örf ve âdete bağlı olan hükümler.

 

Kaynaklar:

1. Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd Mâce el-Kazvînî – Muhammed Fuâd Abdülbâki, Sünen-i İbn Mâce (Dârü İhyâi’l-Kütübi’l-Arabiyye, ts.), “Ahkâm” 17; Ebû Abdillâh Mâlik b. Enes İbn Mâlik, el-Muvaṭṭaʾ, ed. Muhammed Fuâd Abdulbâki (Beyrût: Dâr-ü İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, ts.), “Akdiye” 31.

2. Fâtır, 35/18.

3. Hac, 22/78.

4. Buhârî, Buhârî, “Bed’ü’l-Vahy” 1; Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc en-Nîsâbûrî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ, ed. Muhammed Fuâd Abdülbâki (Beyrût: Dâr-ü İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, ts.), “İmâret” 45.

5. Şâtıbî, Muvâfakât, 1/19-23.

6. 2020 Kasım 1 Erişim Academy Fiqh Islamic International

7. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), “Din İşleri Yüksel Kurulu Başkanlığı” (Erişim 1 Kasım 2021).

8. Türkiye’de 1980 askerî darbesini gerçekleştirenlerin, Diyanet İşleri Başkanlığından, “başörtüsünün dinî bir vecibe olmadığı” yönünde karar çıkarmalarını talep etmeleri üzerine kendilerine verilen resmi cevap için bk. “Devlet Bakanlığı’nın 31 Ocak 1985 gün ve 5.05/1391 sayılı yazısına ilişik Dışişleri Bakanlığı’nın 28 Ocak 1985 gün ve 800.000/KKVS-III/Sosyal İşler/227-107 sayılı yazısı”

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 13/12/2024
0
Cevap yaz..