Menü

Bazı evliya’nın, Şeriatın zahiriyle çelişen söylemlerini nasıl anlamak gerekir?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
61 görüntülemeAhlak ve Sosyal İlişkiler
0 Yorum

Bazı evliya’nın, Şeriatın zahiriyle çelişen söylemlerini nasıl anlamak gerekir?

Bazı ehli sünnet tasavvuf kitaplarındaki yazılarda yahut büyük velilere isnad edilen sözlerde veya fiillerde şeriatın zahirine ters gibi görünen durumlar hakkında tavrımız nasıl olmalıdır?

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 10 saat önce

URL Kopyala
0

Hallac-ı Mansur gibi şeriatın zahirine ters düşen açıklamaları bulunan Allah dostlarının sözlerini anlamak ve yorumlamak, derin bir bilgi ve dikkat gerektiren bir konudur. Bu tür ifadeler genellikle şatahat olarak adlandırılır ve zahir ulemayı çoğu zaman rahatsız etmiştir. Bu tür sözler genellikle sembolik ve işari anlamlar taşır. Örneğin; Hallac-ı Mansur’un “Ene’l-Hak” (Ben Hakk’ım) sözü, zahiri olarak Allah’a ortak koşmak gibi algılansa da, tasavvufi açıdan fenafillah (Allah’ta yok olma) ve bekabillah (Allah ile baki kalma) makamlarını ifade eder. Bu, kişinin kendi varlığını ilahi varlıkta eritmesi ve Hakk’ın tecellisi haline gelmesi anlamına gelir. Dolayısıyla, bu sözler zahiri bir iddia değil, manevi bir tecrübenin ifadesidir.

Allah dostları, yoğun ilahi tecelliler yaşadıklarında “cezbe” veya “sekr” (manevi sarhoşluk) hallerine girebilirler. Bu hallerde sarf ettikleri sözler, normal şuur düzeyinde söylenmiş sözlerden farklıdır. Kontrol dışı veya coşkulu bir halin ürünü olabilirler. Şeriatın zahirine aykırı gibi görünen ifadeler, bu yoğun manevi tecrübenin bir yansımasıdır ve bu hallerden sonra pişmanlık duydukları veya bu sözleri tevil ettikleri de görülmüştür.

Tasavvuf yolunda farklı makamlar ve haller bulunur. Bir makamda söylenen sözler, başka bir makamdaki kişi tarafından farklı anlaşılabilir. Kamil mürşitler, ulaşılması zor manevi mertebelere erişmişlerdir. Bu mertebelerden dile gelen ifadeler, henüz o mertebeye ulaşmamış kişilerin akıl ve idraklerinin ötesinde olabilir. Bu yüzden, bu sözleri kendi bulunduğumuz makamdan yorumlamak yerine, onların tecrübe ettiği makamı anlamaya çalışmak önemlidir.

Şeriatın bir zahiri (dışsal) ve bir de batını (içsel) yönü vardır. Tasavvuf ehli, şeriatın batıni boyutlarına, yani hakikatine nüfuz etmeye çalışır. Bu yüzden, onların sözleri bazen şeriatın zahiri hükümlerine aykırı gibi görünebilir. Ancak bu, şeriata karşı gelme amacı taşımaz; aksine, şeriatın derin anlamlarını keşfetme çabasıdır. Şeriatın zahirini reddetmezler, sadece ötesindeki hakikati dile getirirler.

Bu tür sözler, genellikle manevi yolda ilerlemiş ve belirli bir idrak seviyesine ulaşmış kişilere hitap eder. Herkesin anlayabileceği şekilde söylenmezler. Ehil olmayan kişilerin bu sözleri yanlış anlaması, hatta zarara uğraması muhtemeldir. Bu yüzden, büyük veliler bu tür “sır”ları herkese açıklamaz, sadece müstahak olanlara fısıldarlardı. Bu tür sözleri yorumlarken aceleci olmamak, derinlemesine bilgi sahibi olmak ve konunun uzmanlarına danışmak büyük önem taşır. Aksi takdirde yanlış anlaşılmalar ve hatalı hükümler ortaya çıkabilir.

İsmail Hakkı Yelkenci cevap verdi 10 saat önce
0
Toplam 1 cevaptan 1 tanesi gösteriliyor. Diğer cevapları görmek için tıklayın.
Cevap yaz..