İslam dininde kınanması caiz olan şeyler var mıdır?
İslam dininde kınanması caiz olan şeyler var mıdır?
Dinimizde kınanmasında sakınca olmayan durumlar var mıdır?
URL Kopyala
Fıkıh alimleri, gıybetin haram olmasının genel kuralına altı farklı durumu istisna olarak eklemiştir. Bu istisnalar, kınama veya eleştirinin bir maslahat (kamu yararı) ve zaruret durumunda yapılmasına izin verir. Bu durumlar, İmam Nevevî’nin (Riyâzü’s-Sâlihîn) ve diğer fıkıh kitaplarında geçen altı ana madde ile özetlenebilir:
A. Zulme Uğrayanın Şikâyeti (Zulümden Kurtulmak)
Durum: Bir kişinin, kendisine zulmeden veya haksızlık yapanı (yargıç, devlet büyüğü veya bir makam sahibi nezdinde) şikâyet ederek hakkını araması caizdir.
Delil: “Allah, zulme uğrayanların dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Nisâ Sûresi, 4/148) Bu ayet, zulme uğrayan kişinin hakkını savunmak için zulmedenin kötü fiilini dile getirmesine ruhsat verildiğini gösterir.
B. Münkeri (Kötülüğü) Ortadan Kaldırmak
Durum: Bir kişinin, bir kötülüğü engellemek amacıyla ilgili makamlara veya kişilere şikâyet etmesi veya durumu ifşa etmesi caizdir. Bu, “kötülükten sakındırma” (nehy-i anil münker) görevinin bir parçasıdır.
Delil: Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (Sahih-i Müslim, İman 78) Dil ile düzeltme, kötülüğü yapanı ve fiilini kınamayı/eleştirmeyi gerektirebilir.
C. Fetva Almak (Dini Hükmü Öğrenmek)
Durum: Bir kimsenin, kendisinin veya başkasının durumunu açıklayarak o durumla ilgili dinî hükmü (fetvayı) bir alimden öğrenmesi caizdir. Örneğin, Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Hind binti Utbe, kocası Ebû Süfyân’ın cimri olduğundan şikayet ederek, “Ondan habersiz bir şeyler almamda günah var mıdır?” diye sormuş, Peygamberimiz de buna izin vermiştir. (Sahih-i Buhârî, Nefekât 9)
D. İnsanları Zarardan Korumak (Uyarı ve Nasihat)
Durum: Bir kişinin, şer’î bir zararı engellemek amacıyla bir başkasını uyarması caizdir. Örneğin, dinî bir göreve, evliliğe, ticarete veya ortaklığa uygun olmayan birinin kusurunu açıklamaktır. Bir evlilik yapacak kişinin, diğer tarafın bilmediği önemli bir kusurunu açıklaması. Bir ticaret ortaklığı kuracak kişinin, diğer ortağın dolandırıcılık gibi kötü huylarını açıklaması.
E. Açıkça Fâsık Olanı Anmak (Kendini Gizlemeyenler)
Durum: Bir kimsenin fâsıklığı (günahkârlığı) gizli olmayıp, açıkça aleni bir şekilde günah işlemesi veya kendisini bu günahla tanıtması durumunda, sadece o fâsıklığı ile anılması caiz görülmüştür. Ancak bu kişinin diğer özel hayatına ait kusurlarını ifşa etmek yine haramdır.
F. Tanıtma ve Bilinme Zorunluluğu
Durum: Bir kimsenin sadece bir lakapla tanınması ve başka şekilde tarif edilememesi durumunda, bu lakabın söylenmesi caizdir (örneğin “topal”, “şaşı” gibi). Ancak, alimler bu durumda daha iyi bir tarif kullanılabiliyorsa, kötü lakapları kullanmaktan sakınılmasını öğütlemiştir.

