Menü

Müşareke (ortaklık) hükümleri nelerdir, ortaklıkta nelere dikkat etmek gerekir?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
545 görüntülemeŞirket ve Ortaklık

Müşareke (ortaklık) hükümleri nelerdir, ortaklıkta nelere dikkat etmek gerekir?

Fıkıh eserlerinde şirket genellikle şeriketü’l-mülk ve şeriketü’l-akd diye ikiye ayrılmakla birlikte fıkhî ve örfî kullanımda şirket kelimesiyle kastedilen akid şirketleridir. İbâha şirketiyse toplumun ortak yararına bırakılmış kamu malları ve kamu irtifak hakları üzerinde insanların sahip olduğu kullanma ve yararlanma hakkını veya bu konudaki fırsat eşitliğini ifade eder.

Ortaklarının sermaye, kâr payı ve zarara katılımında eşitlik, tasarruf ehliyetinde denklik şartının aranmadığı şirket tiplerini ifade eden inan şirketinin câiz olduğu hususunda görüş birliği vardır. Ortakların sermaye, kâr-zarar paylaşımı, tasarruf ehliyeti, yetki ve sorumluluk bakımından eşit olmaları esasına dayalı şirket türü olan mufâvada şirketinin cevazı ise tartışmalıdır. Bu ayırım içinde emvâl şirketi, iki ve daha fazla kişinin elde edeceği kârı belli oranda bölüşmek üzere sermayelerini birleştirerek kurduğu ticarî ortaklık türünü ifade eder. Emvâl şirketinin inan türünün cevazında tartışma yoktur. “İki veya daha fazla kişinin belli bir iş yapmak amacıyla kurdukları iş gücü ortaklığı” demek olan ebdân ortaklığı Hanefî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre câizdir; Şâfiîler’e göre ise câiz değildir.

Ortakların sermayesiz, sadece kredileriyle, meselâ ödünç para kullanarak yahut vadeli mal alıp satmak suretiyle kâr etmek ve bunu paylaşmak üzere kurdukları kredi ve itibar ortaklığı olan vücûh şirketi ise Hanefî ve Hanbelîler’e göre câizdir; Şâfiî ve Mâlikîler’e göre ise câiz değildir. Bu şirket türlerine konusu ve hükümleri itibariyle kısmen farklılık gösteren mudârebe, müzâraa, müsâkāt gibi ortaklık türleri de eklenebilir. Bunlardan ilki bir tarafın sermaye, diğerinin emekle katıldığı ve kârı belli bir oran üzerinden paylaşmak üzere anlaştığı emek-sermaye şirketidir. İkincisi bir tarafın arazi, diğer tarafın emekle katıldığı ve çıkacak ürünü belli oranda paylaşmak için kurduğu ortaklık türüdür. Üçüncüsü de bağ bahçe sahibiyle buraya bakacak emek sahibi arasında yapılan ve elde edilecek ürünü belli bir oran üzerinden paylaşmaya dayanan ortaklıktır. Boş bir arazi sahibinin bir kişiyle bu arazisine ağaç dikip yetiştirmesini ve ürünü paylaşmayı konu alan bir anlaşma (mugārese) yapması da câiz görülür.

İnan şirketinde sermayeler şirkete teslim edilip mala yatırım yapıldıktan sonra, haklar ortakların hisseleri oranında şirketin tüm mal varlığı üzerinde devam eder. Yıl sonunda kâr elde edilmiş bulunursa, anlaşma esaslarına göre dağıtılır. Kâr dağıtılmadığı takdirde, şirketin mal varlığında meydana gelecek büyüme, hisselere yansıtılır. Bir kısım ortaklar kârın dağıtılmasını istemiş ve diğerleri yeni yatırımlar yapılmasına razı olmuşlarsa; isteyenlere kâr verilir, fakat bir önceki yıla göre olan hisse miktarı eskisi gibi kalır. Kâr almayanlara ise, dağıtılmayan ve yeni yatırımlara sevkedilen kâr payları, onların anaparalarına eklenir. Dolayısıyla kâr oranları artar.

Ortaklardan birisinin veya tüm ortakların çalışması şart koşulabilir. Çalışan ortak yıl sonundaki kâra mahsuben avans olarak maaş alabilir veya kârdan alacağı fazla hisse karşılığında çalışabilir. Ancak çalışmadan maksat, çalışmanın bizzat meydana gelmiş olması değildir, çalışma şartı konulmakla yetinilir. (el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, Beyrut 1394/1974, VI, 56; İbnü’l-Hümâm, V, 4)

İslâm ortaklık anlayışında kâr prensip olarak şâyi bir cüz şeklinde belirlenir. %10, %20, %50 gibi. Ancak ana paranın yüzdesi üzerinden kâr belirlenmesi geçerli değildir. Çünkü önceden kâr miktarını belirlemek mümkün olmaz. Hadiste şöyle buyurulur: “Kâr, ortakların serbestçe belirledikleri şartlara göre paylaşılır. Zararın tazmini ise, sermaye oranlarına göre olur.” (ez-Zeylâî, Nasbu’r-Râye, Kahire 1393/1973, III, 475) Bu hadis, Hz. Ali’nin sözü olarak da nakledilmiştir.

İslâm hukukuna göre kâra hak kazanma ya sermaye veya. çalışma (iş) veya zararı yüklenme (dımân) sebeplerinden birisine dayandığı için, şirkette çalışan ortak, eşit sermaye koyan diğer ortaklardan fazla kâr alabilir. Yine kredi şirketinde borcun fazlasını tazmin etmeyi göze alan ortak, diğerlerinden fazla kâra hak kazanabilir. (ez-Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Uslübihi’l-Cedîd, Dımaşk, I, 627)

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 11/08/2024

URL Kopyala
0
Cevap yaz..