​İslam fıkhına göre, bir kişinin mola süresi kısa olduğu için teyemmüm alması caiz değildir. Bu durum, teyemmümün ancak zaruret hallerinde bir ruhsat olarak geçerli olması prensibine dayanır. ​Teyemmüm, abdest veya gusül gerektiren durumlarda, belirli şartlar altında temiz toprak (veya toprak cinsinden bir şey) ile yüzü ve kolları meshederek yapılan bir temizlenme şeklidir. Bu şartlar, Kur’an ve Sünnet’te açıkça belirtilmiştir. Şöyle ki: Kişinin abdest veya gusül alabileceği yeterli suyun olmaması. Su mevcut olsa bile, kişinin hastalığı gibi meşru bir mazereti nedeniyle suyu kullanmasının kendisine zarar vermesi. ​Çalışan bir kişinin mola süresinin kısa olması, belirtilen şartlardan hiçbirini karşılamaz. Mola yerlerinde veya yakınında genellikle su bulunur. Bir iş yerinde abdest alınabilecek bir tuvalet, lavabo veya mescit olması beklenir. Mola süresinin kısa olması, suyun kullanılmasının kişiye fiziksel bir zarar vereceği anlamına gelmez. Bu durum, teyemmümün ruhsatını kullanmayı meşru kılmaz. ​İslam fıkhında, namazın vaktinde kılınması farzdır ve abdest, bu farzın geçerlilik şartıdır. Abdest alınabilecek imkan varken teyemmümle namaz kılmak, fıkhen geçerli değildir ve bu namazın iadesi gerekir. Namaz vakti, ezan okunmasıyla başlar ve bir sonraki namazın ezanına kadar devam eder. Eğer kişi, namazın ilk vaktinde abdest alıp namazını kılamıyorsa, herhangi bir mola saatini kullanarak abdest alıp namazını kılabilir. Vakit içinde kılınması yeterlidir. İslam, Müslümanlara ibadetlerini yerine getirme konusunda kolaylık sağlamayı emreder. Çalışan, işvereniyle görüşerek namaz için kısa bir süre izin talep edebilir veya abdest alabileceği bir ortamın sağlanmasını isteyebilir. Çoğu modern iş yerinde bu tür talepler hoşgörüyle karşılanmaktadır. ​Özetle, mola süresinin kısalığı, teyemmümü meşru kılan bir zaruret değildir. Dolayısıyla, bu durumdaki kişinin abdest alması ve namazını vaktinde kılması gerekmektedir. Namazın geçerliliği için teyemmüm yerine abdest şarttır.