Menü

İslam hukukuna göre enflasyon farkı üzerinden borçlandırma (kredilendirme) faiz midir?

Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
Aşevi İnşaatı Yardımı - Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı
568 görüntüleme

İslam hukukuna göre enflasyon farkı üzerinden borçlandırma (kredilendirme) faiz midir?

İslam hukukunda, borçlunun ödeyeceği meblağda oluşacak enflasyon nedeniyle, alacaklının borçlu ile enflasyon farkı üzerinden anlaşma yapmasının faiz (riba) sayılıp sayılmadığı önemli bir tartışma konusudur. İslam alimlerinin çoğunluğu, enflasyon farkı üzerinden borçlandırma (kredilendirme) anlaşmasının faiz olduğu görüşünü benimser. Bu görüşün temel delilleri şunlardır:
1) Riba Tanımı ve Kapsamı
İslam hukukunda riba, genel olarak “karşılıksız fazlalık” veya “bir akitte şart koşulan ve taraflardan birine karşılıksız menfaat sağlayan artış” olarak tanımlanır. Klasik fıkıh anlayışına göre, borç verme akdi bir yardımlaşma ve iyilik esası üzerine kuruludur. Borç verenin, verdiği borcun aynısını veya mislini geri alması gerekir. Enflasyon farkı adı altında talep edilen fazlalık, borç verene borç verme işleminden dolayı sağlanan karşılıksız bir menfaat olarak görülür.
2) Paranın Misliyyat Oluşu ve Misil Misline Satış Esası
İslam hukukunda para, misliyyat (misliyle değiştirilebilen) mallar kategorisindedir. Yani, aynı birimdeki para, kendi misliyle değiştirilir. Para borçlarında da temel prensip, borcun misil misline ödenmesidir. Örneğin, 100 TL borç alan kişi, enflasyon ne olursa olsun 100 TL ödemelidir. Enflasyon farkının talep edilmesi, bu misliyet esasını bozarak paranın farklı bir değerle geri ödenmesini gerektirdiği için faiz olarak kabul edilir.
3) Borcun Verildiği Andaki Değerine İtibar
Fıkıhta genel kabul gören prensip, borcun akdin yapıldığı andaki mikdarıyla geçerli olmasıdır. Yani, borç hangi miktar üzerinden verilmişse, o miktar üzerinden ödenmesi gerekir. Enflasyon, paranın satın alma gücünü zamanla değiştirse de, borcun nominal değeri değişmez. Borcun satın alma gücüne göre ayarlanması, borcun aslının dışına çıkılması ve dolayısıyla faiz olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurur.
4) Borç Verme Akdinin Kar Amacı Gütmemesi
İslam’da borç verme (karz) akdi, bir ticari işlemden ziyade, bir yardımlaşma ve iyilik (ihsan) esasına dayanır. Borç veren, bu işlemden kar elde etme amacı gütmemelidir. Enflasyon farkının talep edilmesi, borç verenin borç verme işleminden dolayı bir nevi kâr elde etmesi anlamına gelir ki bu da borç verme akdinin ruhuna aykırıdır.
5) Hadis Delilleri
Faizin haram kılınmasına dair Kur’an ayetlerinin yanı sıra, çeşitli hadisler de bu konuda önemli deliller sunar. Genel olarak faizi yasaklayan ayet ve hadisler, borç verme işleminde nominal değerin üzerinde bir artışın caiz olmadığını gösterir. Özellikle paranın birbiriyle mübadelesinde misil misline ve peşin olma şartı, enflasyon farkı uygulamasının faiz kapsamına girmesinin delillerinden biridir.
6) Sedd-i Zerai (Kötülüğe Giden Yolu Kapatma) Prensibi
İslam hukukunda, harama yol açabilecek kapıları kapatma anlamına gelen “sedd-i zerai” prensibi de bu görüşü destekler. Enflasyon farkına izin vermek, zamanla borç verme işlemlerinde faiz mekanizmasını meşrulaştırma ve yaygınlaştırma riski taşır. Bu durum, faizin genel olarak yasaklanmasındaki hikmete aykırılık teşkil eder.
Sonuç: Yukarıda belirtilen deliller ışığında, İslam alimlerinin çoğunluğu, alacaklının borçlu ile enflasyon farkı üzerinden anlaşma yapmasının faiz (riba) olduğu ve dolayısıyla haram olduğu görüşündedir. Bu görüş, İslam hukukunun genel prensipleri, faiz tanımı ve borç verme akdinin mahiyeti ile uyumlu kabul edilmektedir. Ancak, azınlıkta kalan bazı çağdaş fıkıhçılar, günümüz ekonomik şartları göz önüne alarak enflasyon farkının bir tür “değer koruma” olduğu ve faizden farklı değerlendirilmesi gerektiği yönünde farklı görüşler de ileri sürmüşlerdir. Fakat bu görüşler, geleneksel fıkıh anlayışının güçlü delilleri karşısında zayıf kalmaktadır.

İsmail Hakkı Yelkenci tarafından yayınlandı 22/07/2025

URL Kopyala
0
Cevap yaz..