Müslüman bir kadının velisinin; Müslüman, ergen, akıllı ve erkek olması şart koşulur. Zahiri adaleti şart koşulmaz, ancak kendisine güvenilir olması gerekir. Kâfirin Müslüman bir kadının nikâh akdini yapması caiz değildir ve eğer nikâh akdedilirse, dinleri farklı olanlar arasındaki velayet bağının kopması nedeniyle akit batıl olur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah, müminler aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” (Nisa: 141) İbn Kudâme’nin el-Muğni adlı eserinde (7/26-27) şöyle denilmektedir: ”Kâfir hiçbir durumda Müslüman bir kadını evlendiremez, Müslüman da ancak sultan veya cariyenin sahibi olması dışında kâfir bir kadını evlendiremez. Kâfirin hiçbir durumda Müslüman bir kadın üzerinde velayeti yoktur. Bu konuda Malik, Şafii, Ebu Ubeyd ve Rey Eshabı (Hanefiler) gibi ilim ehlinin icması vardır.” İbn Münzir dedi ki: Kendisinden ilim ehli olarak naklettiğimiz herkes bu konuda icma etmiştir.

Anne babası gayri müslim olan evlat, onları kurtarmak ve onları İslam’a sokmak için elinden geleni yapmalı ki hem dünyda hem de ahirette mutluluğa erişilsin. Onları İslam’a davet etmek için birçok farklı yol izlenebilir. Fakat evlilik için gayri müslim ebeveynden izin almak gerekmez çünkü onların mümin evlatları üzerinde velayeti yoktur. Bu durumda İslama uygun yapılacak olan evlilik kararını anne babadan uzak tutmak caizdir ve onlara haber vermek zorunluğu yoktur. Aynı şekilde, genç erkeğin de evlilik için gayri müslim anne babasından izin alması gerekmez çünkü bu konuda onun üzerinde velayetleri yoktur, kendi işini kendisi yönetir. Ancak, mümkünse anne babanın rızasını almak ve onların bilgisi dahilinde yapmak, onlara karşı iyilik, ihsan ve sıla-i rahim hakları olduğu için daha iyi ve daha mükemmeldir. Ayrıca izinsiz evlilik caiz olması için, ebeveynin mümin olmadığı kesin sabit olmalı ve yapılacak evliliğin nefsani bir heves olmayıp İslami kriterlere uygun şekilde kararlaştırılan bir evlilik olması gerekir.